Büyük umutların ve beklentilerin yanı sıra son Dünya İkincisi apoleti ile gittiğimiz Eurobasket 2011'den hayal kırıklıklarıyla ayrılıyoruz. Turnuva boyunca basketbolun bir çok ilkesine aykırı oynadık. Basketbolu, basketbol yapan değerlerden uzak, onları karşımıza alarak oynadık. Biz turnuvada sadece rakiplere karşı değil, basketbola karşıda oynadık. Basketbol gibi iyi strateji ve taktik sayesinde "kolay oyun" imkanı sağlayan bir spor dalında biz hep zoru başarmak istedik. Tecrübeli oyuncularımıza güvendik. Onların bizi ileriye taşıyacağına inandık. Teknik ve taktik açıdan bençimizin nasıl yüksek meblağlarda kumar oynadığına şahit olduk. Oyuncularımızın saha içerisinde sürelerini hiç ayarlayamadık. Kısacası bir çok açıdan çok ama çok kötü bir turnuva oynadık.
Gelin ilk önce iyi yaptıklarımızdan başlayalım.. Çünkü bu yazının en kısa paragrafı bu olacak. Turnuva boyunca yaptığımız en iyi şey, maçın hiçbir anında fark kaç sayı olursa olsun oyundan kopmadık, hep mücadele ettik. Fransa gibi, İspanya gibi, Almanya gibi takımlara karşı 10 sayıdan fazla farkları kapatıp geri geldik. Maçlara tekrardan ortak olduk. Bir diğer iyi yaptğımız şey ise savunmamızdı. Turnuvanın en sert savunmasını yapan takımdık. Bu sayede yüksek farklardan geri gelip, maçlara ortak olmasını bildik. Pota altımızda Ömer Aşık ve Enes'i çok iyi kullandık. Bu iki oyuncumuzun oyunda olduğu sürelerde hücum ve savunma ribaundlarında hep karşı takımdan üstün olduk. Ayrıca bu ikili sayesinde ve bazı maçlarda Oğuz'unda nadir gelen katkılarıyla turnuvanın en çok blok yapan takımlarından biri olduk. Sertliğimizi rakip oyunculara her maçta hissettirdik. Genel olarak turnuva boyunca iyi yaptıklarımız bu kadardı.
Gelelim o uzun paragrafa.. Yani neleri kötü yaptığımıza. Bu yazıyı konu başlıkları halinde yazmak istiyorum. Çünkü daha açıklayıcı olacaktır o şekilde.
1- Serbest Atışlar
Turnuva istatistikleri henüz açıklanmadı ama bu kulvarda ilk iki içerisinde olduğumuz kanaatindeyim. Son Dünya İkincisi olmuş bir takım bu kadar kötü serbest atış atamaz, atmamalı!! Bu kadar kötü serbest atış atarak maç ka-za-na-ma-yız! Turnuva başından beri kötü olan bu atışlarımız için teknik heyet hiç ekstra çalışma yaptırmadı mı? Oyuncular bu kadar kötü atış yaptıklarının farkında değiller miydi? Turnuva boyunca 115/178 - %64.6 serbest atış yüzdesiyle oynamışız. Bu yüzde iyi gibi görünsede taraftar avantajından yoksun oynayan bir takım için düşük bir yüzde.. Geçtiğimiz Dünya Şampiyonası'nda %60.1 ile oynamıştık. Ama o turnuvada ev sahibi avantajımız vardı. Seyirci avantajımızın olmadığı turnuvalarda bir takımın en büyük silahı serbest atışlardır. Bugünkü Sırbistan maçında kaçırdığımız 13 atıştan 2 tanesi basket olsaydı maçı biz bir sayıyla kazanıyor olacaktık. İşte serbest atışlar bu nedenle çok önemli. Hiçbir efor sarfetmeden, zorlamaya mağruz kalmadan futboldaki penaltı misali yapılan bu atışlar çok değerli. Ama biz ne yazıkki bu değeri bilemedik.
2- Üç Sayılık Atışlar
Bir diğer önemli eksikliğimizde üç sayı çizgisinin gerisinden yapığımız atışlardaki düşük isabetimiz Turnuva boyunca 153 denemeden sadece 42'sinde isabet bulmuşuz. Yani turnuva boyunca %27.5'lik bir oranla üçlük atmışız. Geçtiğimiz Dünya Şampiyonası'nda bu oran %42.9'du. Aradaki uçurumu görebiliyorsunuz. Bu oranla bizim çeyrek finale çıkma şansımızda oldukça düşüktü. Çünkü zaten hücumda kolay sayı üretemedik bir de özellikle boş üçlükleri kaçırmamız bizim belimizi büktü.
3- Asistler
Bu turnuva boyunca asist sayımızda çok düşüktü. Turnuva boyunca sadece 96 asist yapmışız. Bu oranımızı diğer takımlarla bir karşılaştıralım: İspanya 134, Litvanya 135, Almanya 86. Bakın asistlerde bizden düşük durumdaki tek takım Almanya ve onlarda bu akşam büyük olasılıkla elenecekler. İşte bu tablo asist sayısının maç kazandırmada ne kadar önemli olduğunun bir göstergesi.
4- Oyun Kurucu Katkısı
Turnuva boyunca oyun kurucu katkısında da çok yetersizdik. Kerem bu turnuvada artık miladının dolduğunun sinyallerini verdi. Ender ise elde olan bomba misali ne zaman ne yapacağı belli olmayan ve istikrarsız bir görüntü içerisindeydi. Ender 23 Kerem 17 asist katkısı yapmış olsada Ender %33.3 ile şut sokarken, Kerem %22.7 ile şut sokmuş. Oyun kurucularımızdan alamadığımız skor katkısı ve birçok hücumda hatalı top kullandılar ve 5'er top kaybı yaptılar. Oysa 2010'da Ender %48.7 ile Kerem ise %40.5 ile şut sokuyordu. Kısacası bu turnuvada oyun kurucularımız yokları oynadı.
5- Tecrübeli oyuncularımıza aşırı tolerans
Takımımızdaki tecrübeli oyunculara koç çok fazla tolerans gösterdi. Hidayet ve Kerem sahada dozu kaçırdıkları zaman bile bir kurtarıcı umuduyla oyunda kalmaya devam ettiler. Hidayet arka arkaya şutlar kaçırdığında bile kenara hep çeyrek sonlarında geldi. Kerem, eli soğukken bile hep hücumları kendi üzerinden oynamaya çalıştı, boş üçlüleri kaçırdı ama ne yazıkki oyunda kalmaya devam etti. Ancak yorulduklarında koç "Dur ben sizi biraz dinlendireyim" mantığıyla onları dışarı aldı. Tecrübe her zaman yararlıdır ama dozunuda ayarlamak lazım. Fransa'nın hücumdaki en büyük silahı olan Tony Parker bile arka arkaya 2 şut kaçırdıktan sonra kenara geçip dinlendiriliyorsa bizde Hidayet arka arkaya kaçırdığı sayılardan sonra neden hala oyunda tutuldu anlamadım..
6- Son Topları İyi Oynayamadık
Turnuva boyunca 4 maçımız son topa kaldı ve dördünüde kaybettik. Polonya maçında farkı kapatıp geldik, son saniyelerde maçı verdik. Fransa maçında 12 sayı geriden geldik, son saniyelerde kenardan topu oyuna sokamadık ve maçı verdik, Almanya maçında maçı son topa bıraktık, ama yine başarılı bir hücum gerçekleştiremeyip kaybettik. Ve bugün Sırbistan maçında Son 11 sn'ye 1 sayı geride girdik, oyunu yanlış oyuncu üzerinden kurmayı denedik, topumuza müdahale ettiler ve top dışarı çıktı. Bitime 4 sn kala pota altından şans topumuzu oyuna soktuk. Ama ne yazıkki yine son topu Ersan'la değerlendiremedik ve turnuvanın dışında kalmış olduk.!
7- Kenar yönetimimiz takımı iyi yönetemedi
Kenarda koç Orhun Ene ve teknik heyet turnuva boyunca oyunu iyi okuyamadılar. Takıma gerekli taktik düzeni anlatamadılar, oyuncuların saha içindeki süre dağılımlarını iyi ayarlayamadılar. Son toplarda, oyunu iyi çizemediler. Rakibin hamlelerine, iyi cevap veremediler.. Kısaca bu kötü geçen turnuvada Teknik Heyetinde hiç parlak olmadığını, gelecek için hiçte umut vermediğini gördük.
İyisiyle kötüsüyle bir turnuva daha bitti. Hedeflediğimiz yerde bitiremedik. Çok erken elendik. Şimdi oyuncular bu yorgunluğun ardından kısa süreli bir tatil yapıp, önümüzdeki sezon için takımlarının hazırlık kamplarına katılacaklar. Milli Takım'ın teknik ekibi ise bu turnuvayı iyi bir analiz edip, neyi kötü yaptığımızı, nerelerde hata yaptığımızı belirlemeye çalışmalı. Şimdi yeni Milli Takım'ı oluşturacak parçalar düşünülmeli. Yeni ve gençleşecek olan kadro Emir, Enes, Ömer Aşık ve Ersan'ın çevresinde oluşturulmalı. Yeni Milli Takımın çekirdeğini bu dört oyuncudan kurulmalı. Çalışmalara da şimdiden başlanmalı...
Gelin ilk önce iyi yaptıklarımızdan başlayalım.. Çünkü bu yazının en kısa paragrafı bu olacak. Turnuva boyunca yaptığımız en iyi şey, maçın hiçbir anında fark kaç sayı olursa olsun oyundan kopmadık, hep mücadele ettik. Fransa gibi, İspanya gibi, Almanya gibi takımlara karşı 10 sayıdan fazla farkları kapatıp geri geldik. Maçlara tekrardan ortak olduk. Bir diğer iyi yaptğımız şey ise savunmamızdı. Turnuvanın en sert savunmasını yapan takımdık. Bu sayede yüksek farklardan geri gelip, maçlara ortak olmasını bildik. Pota altımızda Ömer Aşık ve Enes'i çok iyi kullandık. Bu iki oyuncumuzun oyunda olduğu sürelerde hücum ve savunma ribaundlarında hep karşı takımdan üstün olduk. Ayrıca bu ikili sayesinde ve bazı maçlarda Oğuz'unda nadir gelen katkılarıyla turnuvanın en çok blok yapan takımlarından biri olduk. Sertliğimizi rakip oyunculara her maçta hissettirdik. Genel olarak turnuva boyunca iyi yaptıklarımız bu kadardı.
Gelelim o uzun paragrafa.. Yani neleri kötü yaptığımıza. Bu yazıyı konu başlıkları halinde yazmak istiyorum. Çünkü daha açıklayıcı olacaktır o şekilde.
1- Serbest Atışlar
Turnuva istatistikleri henüz açıklanmadı ama bu kulvarda ilk iki içerisinde olduğumuz kanaatindeyim. Son Dünya İkincisi olmuş bir takım bu kadar kötü serbest atış atamaz, atmamalı!! Bu kadar kötü serbest atış atarak maç ka-za-na-ma-yız! Turnuva başından beri kötü olan bu atışlarımız için teknik heyet hiç ekstra çalışma yaptırmadı mı? Oyuncular bu kadar kötü atış yaptıklarının farkında değiller miydi? Turnuva boyunca 115/178 - %64.6 serbest atış yüzdesiyle oynamışız. Bu yüzde iyi gibi görünsede taraftar avantajından yoksun oynayan bir takım için düşük bir yüzde.. Geçtiğimiz Dünya Şampiyonası'nda %60.1 ile oynamıştık. Ama o turnuvada ev sahibi avantajımız vardı. Seyirci avantajımızın olmadığı turnuvalarda bir takımın en büyük silahı serbest atışlardır. Bugünkü Sırbistan maçında kaçırdığımız 13 atıştan 2 tanesi basket olsaydı maçı biz bir sayıyla kazanıyor olacaktık. İşte serbest atışlar bu nedenle çok önemli. Hiçbir efor sarfetmeden, zorlamaya mağruz kalmadan futboldaki penaltı misali yapılan bu atışlar çok değerli. Ama biz ne yazıkki bu değeri bilemedik.
2- Üç Sayılık Atışlar
Bir diğer önemli eksikliğimizde üç sayı çizgisinin gerisinden yapığımız atışlardaki düşük isabetimiz Turnuva boyunca 153 denemeden sadece 42'sinde isabet bulmuşuz. Yani turnuva boyunca %27.5'lik bir oranla üçlük atmışız. Geçtiğimiz Dünya Şampiyonası'nda bu oran %42.9'du. Aradaki uçurumu görebiliyorsunuz. Bu oranla bizim çeyrek finale çıkma şansımızda oldukça düşüktü. Çünkü zaten hücumda kolay sayı üretemedik bir de özellikle boş üçlükleri kaçırmamız bizim belimizi büktü.
3- Asistler
Bu turnuva boyunca asist sayımızda çok düşüktü. Turnuva boyunca sadece 96 asist yapmışız. Bu oranımızı diğer takımlarla bir karşılaştıralım: İspanya 134, Litvanya 135, Almanya 86. Bakın asistlerde bizden düşük durumdaki tek takım Almanya ve onlarda bu akşam büyük olasılıkla elenecekler. İşte bu tablo asist sayısının maç kazandırmada ne kadar önemli olduğunun bir göstergesi.
4- Oyun Kurucu Katkısı
Turnuva boyunca oyun kurucu katkısında da çok yetersizdik. Kerem bu turnuvada artık miladının dolduğunun sinyallerini verdi. Ender ise elde olan bomba misali ne zaman ne yapacağı belli olmayan ve istikrarsız bir görüntü içerisindeydi. Ender 23 Kerem 17 asist katkısı yapmış olsada Ender %33.3 ile şut sokarken, Kerem %22.7 ile şut sokmuş. Oyun kurucularımızdan alamadığımız skor katkısı ve birçok hücumda hatalı top kullandılar ve 5'er top kaybı yaptılar. Oysa 2010'da Ender %48.7 ile Kerem ise %40.5 ile şut sokuyordu. Kısacası bu turnuvada oyun kurucularımız yokları oynadı.
5- Tecrübeli oyuncularımıza aşırı tolerans
Takımımızdaki tecrübeli oyunculara koç çok fazla tolerans gösterdi. Hidayet ve Kerem sahada dozu kaçırdıkları zaman bile bir kurtarıcı umuduyla oyunda kalmaya devam ettiler. Hidayet arka arkaya şutlar kaçırdığında bile kenara hep çeyrek sonlarında geldi. Kerem, eli soğukken bile hep hücumları kendi üzerinden oynamaya çalıştı, boş üçlüleri kaçırdı ama ne yazıkki oyunda kalmaya devam etti. Ancak yorulduklarında koç "Dur ben sizi biraz dinlendireyim" mantığıyla onları dışarı aldı. Tecrübe her zaman yararlıdır ama dozunuda ayarlamak lazım. Fransa'nın hücumdaki en büyük silahı olan Tony Parker bile arka arkaya 2 şut kaçırdıktan sonra kenara geçip dinlendiriliyorsa bizde Hidayet arka arkaya kaçırdığı sayılardan sonra neden hala oyunda tutuldu anlamadım..
6- Son Topları İyi Oynayamadık
Turnuva boyunca 4 maçımız son topa kaldı ve dördünüde kaybettik. Polonya maçında farkı kapatıp geldik, son saniyelerde maçı verdik. Fransa maçında 12 sayı geriden geldik, son saniyelerde kenardan topu oyuna sokamadık ve maçı verdik, Almanya maçında maçı son topa bıraktık, ama yine başarılı bir hücum gerçekleştiremeyip kaybettik. Ve bugün Sırbistan maçında Son 11 sn'ye 1 sayı geride girdik, oyunu yanlış oyuncu üzerinden kurmayı denedik, topumuza müdahale ettiler ve top dışarı çıktı. Bitime 4 sn kala pota altından şans topumuzu oyuna soktuk. Ama ne yazıkki yine son topu Ersan'la değerlendiremedik ve turnuvanın dışında kalmış olduk.!
7- Kenar yönetimimiz takımı iyi yönetemedi
Kenarda koç Orhun Ene ve teknik heyet turnuva boyunca oyunu iyi okuyamadılar. Takıma gerekli taktik düzeni anlatamadılar, oyuncuların saha içindeki süre dağılımlarını iyi ayarlayamadılar. Son toplarda, oyunu iyi çizemediler. Rakibin hamlelerine, iyi cevap veremediler.. Kısaca bu kötü geçen turnuvada Teknik Heyetinde hiç parlak olmadığını, gelecek için hiçte umut vermediğini gördük.
İyisiyle kötüsüyle bir turnuva daha bitti. Hedeflediğimiz yerde bitiremedik. Çok erken elendik. Şimdi oyuncular bu yorgunluğun ardından kısa süreli bir tatil yapıp, önümüzdeki sezon için takımlarının hazırlık kamplarına katılacaklar. Milli Takım'ın teknik ekibi ise bu turnuvayı iyi bir analiz edip, neyi kötü yaptığımızı, nerelerde hata yaptığımızı belirlemeye çalışmalı. Şimdi yeni Milli Takım'ı oluşturacak parçalar düşünülmeli. Yeni ve gençleşecek olan kadro Emir, Enes, Ömer Aşık ve Ersan'ın çevresinde oluşturulmalı. Yeni Milli Takımın çekirdeğini bu dört oyuncudan kurulmalı. Çalışmalara da şimdiden başlanmalı...
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder