15 Eylül 2012 Cumartesi

Mirsad Türkcan: "Ben Fenerbahçeli Mirsad'ım"


Jübile yapmaya hazırlanan Mirsad Türkcan'a medyadan ve taraftar gruplarından röportaj için büyük bir ilgi var. Mirsad son olarak Fenerbahçe taraftar gruplarımızdan 1907 ÜNİFEB'e verdiği röportajında basketbolu bırakma kararını nasıl aldığından, taraftarla arasındaki bağa; seyircinin maça etkisinden, jübile maçına kadar yine birçok farklı konuda samimi açıklamalarda bulundu.

Mirsad'ın 1907 ÜNİFEB ile yaptığı röportaj şöyle:

1907 ÜNİFEB: İlk sorumuz şöyle, siz her zaman taraftarın çok sevdiği oyunculardan biri oldunuz gerek sahadaki savaşmanızla gerek mücadelenizle. Tabi bu formanın ve bu renklerin de bu mücadelede sizin için bir anlamı olmalı. Fenerbahçe sizin için ne ifade ediyor?

Mirsad Türkcan: Tabi, ben Türkiye’de doğmadım. Sırbistan’da Novi Pazar’da doğdum. Zaten siz Novi Pazar’ı çok iyi biliyorsunuz. Türkiye’ye ilk geldiğim zaman 1992’de birçok Boşnak oyuncu Fenerbahçe futbol takımında forma giyiyordu. Tabi gurbette olduğumuz için topraklara hasret var, bu sebeple Fenerbahçe renklerine olan sevdam başladı. O zamanlar Efes Pilsen’de forma giyiyordum. O zamanlar Fenerbahçe’yi takip etmeye çalıştım fakat basketbolda Fenerbahçe bir türlü başarılı olamadı. Sponsor desteği de yoktu. Ben de futbol takımını takip ediyordum çünkü futbolu seven bir adamım. Ayrıca Efes Pilsen yıllarında koçumuz olan Aydın Örs de hasta Fenerbahçeli idi. Fenerbahçe’ye olan aşkım o zamanlar başladı diyebilirim özetle. Allah’a şükür Allah da bize nasip etti ki bu camia altında, Fenerbahçe forması ile 6 sene basketbol oynadım ve şimdi bu camiada emekli oluyorum. Bu camianın içinde bulunmak, bu camiada emekli olmak benim için ayrı bir şereftir. 1992 yılından beri bu güne kadar, ben hiçbir zaman rüyamda göremezdim; Fenerbahçe bana böyle bir jest yapacak, benim 6 sene boyunca terlettiğim 6 numarayı emekliye ayıracak ve aile içinde kalmayı teklif edecek. Tabi ki başkanımız Sayın Aziz Yıldırım ve yöneticilerimize teşekkür ediyorum. Bu paradan, kariyerden her şeyden önemlidir. Yarın öbür gün benim oğlum Fenerbahçe Ülker Arena’ya geldiğinde benim 6 numaralı formamı orada asılı olarak görecek. Yani bu dediğim gibi paradan, kariyerden her şeyden daha önemli. Bundan sonra sahanın dışında Fenerbahçe için elimden geleni yapacağım. İnşallah basketboldaki gibi başarılı olurum.

“BEN FENERBAHÇELİ MİRSAD’IM”

1907 ÜNİFEB: Efsanelerin basketbolu, futbolu bırakması hep sancılı olmuştur dünya üzerinde, bunun örneklerini Fenerbahçe’de de gördük. O formayı bırakmak zor olur ve genelde yönetimlerle problemler yaşanır. Sizin basketbola vedanız gerçekten çok güzel oldu. Taraftar olarak bizim de çok içimize sindi. Siz basketbola veda sürecinde neler düşündünüz?

Mirsad Türkcan: Oyuncuların egoları acayip derecede güçlüdür. Her insanın egosu var ama yıldız oyuncuların egoları çok daha büyük oluyor. Çünkü sürekli ilgi görüyorsunuz, nereye gitseniz ilgi çekiyorsunuz. Yemek için bir yere gidiyorsunuz, garsonlar bile bir başka ilgileniyor sizinle. Ben de şöyle düşündüm; 36 yaşındayım, kazanamadığım tek şey bir Euroleague kupası. Final Four’a gittim, Avrupa Kupası kazandım, Rusya ve İtalya liglerinde en iyi ribaunt alan oyuncu seçildim. Top16 MVP ödülüm, normal sezon MVP ödülüm var. Rusya, İtalya ve Türkiye liglerinde ribaunt kralıyım, hatta Euroleague ribaunt kralıyım. Avrupa’da en iyi genç oyuncu seçildim. Kendi kendime sordum "ne eksik" diye. Tek eksiğim basketbolu efsane olarak bırakmaktı, onu da çok sevdiğim Fenerbahçe’de bırakayım dedim. Bana Galatasaray’dan teklif geldi önümüzdeki sezon için. Bana yakışmaz ki yani Galatasaray forması giymek. Ben, Fenerbahçeli Mirsad, 36 yaşında Galatasaray forması giyecek. Bana bir milyon dolar da verse Galatasaray bir saniye bile düşünmem, ben Fenerbahçeli Mirsad’ım. Onun için dedim ki Fenerbahçe seyircisi beni her zaman Mirsad olarak hatırlasın; mücadele eden, forma için her şeyini veren. Bu sebeplerden dolayı 3 dakika içinde emekli olma kararını verdim. Sezon bitti, play off’larda elendikten sonra Erkan Abi’ye söyledim. Erkan Abi var kendisi bizim malzemecimiz, ona söyledim “ben basketbolu bırakıyorum” diye ama o bırakmamı istemedi. Ama ben basketbolu bırakmak istedim. Bu kararı 3-4 ay önce aldım yani.

1907 ÜNİFEB: Yeni görevinizden bizlere biraz bahsedebilir misiniz?

Mirsad Türkcan: Tabi ki ben 20 sene hem Avrupa’da hem de Amerika’da oynamış bir adamım. Avrupa’da da değişik ülkelerde oynadım. Kemal Bey ve Aziz Başkan benim kulüp içinde olmamı istediler. Ben de onlardan stressiz bir iş istedim. Çünkü 20 sene boyunca stres altındaydım. O stresi taraftar olarak siz de biraz verdiniz bize. Ama tabi bu çok pozitif bir stres. Basketbol camiasını yurtdışında tanıyan bir kişiyim bu yüzden dış ilişki sorumlusu, Euroleague sorumlusu görevini üstlendim. Bundan sonra beni saha kenarında göreceksiniz. Taraftar ile diyalog halinde olmaya çalışacağım. Fenerbahçe’ye elimizden geldiğince hizmet etmeye çalışacağız. Ne mutlu bana bu aile içinde kaldım.

1907 ÜNİFEB: Basketbolda birçok ilkleri başardınız. NBA’e giden ilk Türk basketbolcu oldunuz. Özellikle ribaunt konusunda soru sormak istiyoruz. Avrupa’da "ribaunt" denince akla siz geliyorsunuz. Bu başarınızın sırrı nedir sizce?

Mirsad Türkcan: Bu başarının sırrı istek, başka hiçbir şey değil. Bana soruyorlar “nasıl başarıyorsun” falan diye ama istek tek söyleyebileceğim şey "istek". Yetenek değil, sadece istek. Sürekli hedefe koşmak çok önemli. Bir tane hedefe ulaştım diye hiçbir zaman durmadım. Bunu yaptım şimdi bir daha ki hedef nedir diye baktım hep. Ayrıca Fenerbahçe forması altında bin ribaunt aldığım için çok gururluyum. Efes Pilsen’de, CSKA Moskova’da, Ülker’de şampiyonluklarım var ama Fenerbahçe forması ile 1000 ribaunt almak benim için çok daha farklı, en güzel anlarımdan biri. Onun için bu ribaunt olayı istek işi. Yetenek de değil çalışmak da değil. Tabi ki yani Allah vergisi bir durum var ama istek çok önemli.

1907 ÜNİFEB: Hedef demişken, ileride koçluk gibi bir hedefiniz var mı?

Mirsad Türkcan: Yok!

1907 ÜNİFEB: Çok net bir cevap verdiniz (Gülüşmeler).

Mirsad Türkcan: Koç olmayı düşünmüyorum çünkü beni tanıyan bilir ben her zaman heyecanla basketbol oynadım. Maç içinde de her zaman koçlarla diyalog halinde oldum, bazen kötü diyaloglar da oldu tabi. Bunun yanı sıra kendi taraftarımla, rakip taraftarlarla sürekli bir etkileşim halindeydim. Sadece kazanmak benim için önemli. Kendi oyuncunla kavga edebilirsin, koçla kavga edebilirsin. Ama maçta galibiyet aldıktan sonra soyunma odasına giderken ben her şeyi unutuyorum. Koç olmayı istemiyorum çünkü ben stresli bir hayat istemiyorum. 20 sene boyunca sürekli stres ile yaşadım. Tabi ki 36 yaşındayım herkes “gençsin” diyor ama öyle değil, çünkü ben kaç gece maçları düşünmekten uyuyamadım. Final Four’dan önce, Playoff’lardan önce, Türkiye kupası, şampiyonluk maçları öncesi kaç gece uyuyamadım. Hep maçları düşünüyordum, rakipleri düşünüyordum, nasıl sayı atacağımızı, nasıl ribaunt alacağımı hepsini düşünüyordum. Aslında basketbol bir takım sporu ama eğer sen lidersen, oturup düşünmen lazım.

“SİZİNLE BERABER YAVAŞ YAVAŞ YÜRÜYECEĞİZ”

1907 ÜNİFEB: Bu seneki kadromuz heyecan veren, Avrupa’nın en iddialı kadrolarından biri. Bu sene takımımız için hedefler ve beklentiler neler?

Mirsad Türkcan: Yeni takımın bu sene Final Four yapması lazım diye düşünüyorum. Çok iyi ve çok kariyerli oyuncuları kadromuza kattık. Bu birincisi. İkincisi İlkan Karaman kadroya dahil oldu. Aslında birincisi koçumuz. Simone çok kariyerli bir hoca. İtalya dışındaki ilk serüveni ve bu yüzden başarıya aç. Avrupa’ya kendi kanıtlamak isteyecektir, "ben sadece İtalya’da kral olmadım, ben Avrupa’nın kralıyım" demek isteyecektir. Başarı için her şey var; Arena var, oyuncular var, para var, koç var, taraftar var, her şey var. Ben Simone’yi tanıyorum, Siena’da beraber çalıştık. Çok akıllı, çok hırslı bir koç. Zaten bize de hırslı bir koç lazımdı, Simone ile tam aradığımız koçu bulduk diyebilirim. Yeni oyuncular da çok iyi oyuncular, çok kariyerli oyuncular. Batiste olsun, Sato olsun, Andersen olsun, Bo Mccalebb olsun hepsi harika oyuncular. İlkan da bize geldi, bize güç kattı. Çünkü Türk statüsünde oynayacak ve kendi pozisyonunda bize çok lazım olan bir oyuncuydu İlkan. Bunun yani sıra taraftar da önemli bir güç. Biz geçen sene çok yalnız kaldık. Bizi yalnız bırakmamanız lazım. Kusura bakmayın ama geçen sene çok yalnız kaldık. Belki bizim de suçumuz var ama biliyorsunuz geçen sene takımın yarısı sakattı. Bütün sene boyunca bir kere bile tam kadro idman yapamadık. İşte eleştiriyorlar “Fenerbahçe, Spahija” falan filan, yok öyle bir şey. Spahija çok iyi antrenör, oyuncular da çok karakterli, çok iyi ama şans yanımızda değildi. Sporda biraz da şans olması lazım. Futbolda herkes Barcelona Avrupa şampiyonu olacak diyordu ama yarı finalde elendi.

Siz de bu sene bizim hep arkamızda olan çünkü sporda iyi gün de var kötü gün de var. Sporda hep iyi gün olmaz. Kötü günde siz de bizim arkamızda duracaksınız, biz de sizinle beraber yavaş yavaş yürüyeceğiz.

“YENİ SALONDAKİ TRİBÜN SORUNU ÇÖZÜLECEKTİR”

1907 ÜNİFEB: Biraz yeni salondan da bahsetmek gerekirse, mimari olarak çok güzel bir salon olduğunu görüyoruz ancak yeni salona geçildiğinden bu yana taraftar etkisinde bir azalma olduğunu görüyoruz. Buna katılıyor musunuz, bu konudaki görüşleriniz neler?

Mirsad Türkcan: Çok haklısınız. Bu konuyu ben Kemal Abi’yle de görüştüm, Kemal Abi gerekeni yapacak zaten. Uygulanması planlanan bir fikir var, o zaman bu sorun da çözülecektir diye düşünüyorum. Geçen sene konusunda haklısınız, ona ben de çok itiraz ettim ama yapılacaklar için biraz zaman gerekiyordu, o da bu sene yapılacak. Geçen sene hep birlikte biraz sıkıntılar çektik ama bu sene hallolacak inşallah.

1907 ÜNİFEB: Taraftarın önemi hakkında ne söyleyebilirsiniz? Özellikle basketbolda birçok maçta taraftarın ne denli önemli, itici bir güç olduğunu görüyoruz. Bu konudaki ve taraftarın neler yapması gerektiği konusundaki fikirlerinizi alabilir miyiz?

Mirsad Türkcan: Taraftar her zamanki gibi arkamızda olsun. Biz bir gün bile yalnız kalmadık Abdi İpekçi’deyken. Bakın Euroleague’den elendik, Top16’ya giremedik ama bir gün bile yalnız kalmadık. Abdi İpekçi nerede, bu salon nerede? Bu salon Fenerbahçe’nin göbeğinde. Kadıköy 10 dakika, Ataşehir zaten %90 Fenerbahçeli. Yani geçen sene burada 1000-1500 taraftara oynadık biz, ayıp. Mesela 100. yılda Abdi İpekçi’de ortalama 7000'di. Bu ne demek biliyor musunuz? Çok önemli bir sayıdır, 6800 küsür işte. Taraftar orada bizi bırakmadı, çünkü hedefe kilitlenmişti. Ona rağmen Top16’ya giremedik bakın, şubat ayında elendik. Ama işte hedefe kilitlenme vardı, biz de ondan sonra 12 galibiyet tak tak tak alıp şampiyon olduk. O yüzden bu sene de aynı şeyi yapalım, bu sene bu takım daha da iyiye gidecek. Bakın Final Four hedefi var ama siz arkamızda olduğunuz sürece hiçbir şey olmaz bize.

“OYUNU TAKİP EDECEKSİN, ONA GÖRE TEZAHÜRAT YAPACAKSIN. BU KADAR BASİT.”

1907 ÜNİFEB: Taraftardan konu açılmışken şunu da soralım; basketbol seyircisi - futbol seyircisi diye bir ayrım vardır ya hani, bu ayrımı sağlayan en önemli faktörler nelerdir? Örneğin; bir basketbol maçında sürekli tezahürat yapılması olumsuz bir şey midir, bunun sahaya etkisi nasıl olur?

Mirsad Türkcan: Şöyle diyeyim; basketbol seyircisi belli bir seyircidir ama oyunun gidişatını anlayan bir seyircidir. Yani maç esnasında hiç kimseye telefon edip de “şunu yapın, bunu yapın” diyemezsin, seyirci anlar ne yapması gerektiğini. Mesela 14 sayı gerideyiz diyelim, susuyorlar. Islık, hakeme baskı, rakibe baskı, top kendi takımına geçtiğinde biraz duraksama, ara verme, basket atınca bir coşma, ondan sonra yine bir ıslık… Bunlar çok önemli şeyler. Mesela geçen yıl Emir Preldzic faul atıyor, tribünler şarkı söylüyor. 2’de 1 attı çocuk, gitti o maç mesela yani. Böyle farklar var işte. Basketbolu bileceksin ve oyunu takip edeceksin, ona göre tezahürat yapacaksın. O kadar basit, başka bir şey değil.

1907 ÜNİFEB: 1907 ÜNİFEB hakkındaki görüşlerinizi alabilir miyiz?

Mirsad Türkcan: Tabi şimdi bütün üniversitelerde olduğunuz için özellikle deplasmanlarda fark ediliyor. Mesela iki sene önce bir elemeler oynadık Konya’da, bilmiyorum ama 1000 kişi falan geldi ya. Hani belki 800-900, bilemem tam sayıyı ama 1000 civarı diyorum ve orada 4 gün boyunca bizi çok güzel ağırladılar. Otele de geldiler, konuştuk; sohbet, kahve. İşte bunlar çok güzel şeyler. O yüzden ben de sizi çok takdir ediyorum.

“JÜBİLENİN GELİRLERİ NOVİ PAZAR’DAKİ OTİSTİK HASTANESİNE”

1907 ÜNİFEB: Peki Novi Pazar’la ilgili ne söylemek istersiniz? Orada doğduğunuzu biliyoruz, Fenerbahçe’nin de kurduğu bir dostluk var bildiğiniz gibi.

Mirsad Türkcan: Abicim Novi Pazar memleketimiz, doğdumuz yer; çok seviyoruz. Sizinle de taraftarlar olarak böyle bir kardeşlik ortamı olduğu için çok mutlu oldum. Yani Novi Pazarlıyım, Fenerbahçe’de oynuyorum. Ne güzel böyle bir karışım. Tabi orada durumlar biraz zor ekonomik olarak ama biz de elimizden geldiğince yardım etmeye çalışıyoruz. Mesela bu jübile maçının bütün gelirleri Novi Pazar’da yapılan ama yarım kalmış bir otistik hastanesine gidecek. 8 sene önce, iki çocuğundan biri otistik olan bir baba başlatmış bu inşaatı. İşte oradan üç almış, buradan beş almış ama hala inşaat bitmemiş, yapamamışlar. Biz de böyle bir karar aldık, bütün gelirleri oraya gönderip inşallah Allah nasip ederse o inşaatı bitireceğiz. Onun için bütün taraftarları da bu maça bekliyorum, salonda boş yer kalmasın istiyorum.

Kızlar da gelsin ama. Mersin maçını doldurun ama buna da gelin, bakın son maç. Zaten 3 aydır koşmuyorum, nasıl oynayacağım bilmiyorum valla kara kara düşünüyorum. Bugün idman yapacağım diye ayakkabı aldım, yapamıyorum. Bir sayı atsam, bir ribaunt çeksem tamam işte (Gülüşmeler).

MİRSAD TÜRKCAN'LA KISA KISA

1907 ÜNİFEB: Birlikte oynadığınız en iyi basketbolcu kimdi?

Mirsad Türkcan: Petar Naumoski.

1907 ÜNİFEB: Peki birlikte oynamak isteyip oynayamadığınız bir basketbolcu var mı?

Mirsad Türkcan: NBA’den Carmelo, Avrupa’dan David Rivers. Tofaş’ta da oynamıştı.

1907 ÜNİFEB: Unutmadığınız bir galibiyet var mı?

Mirsad Türkcan: Hırvatistan – Türkiye çeyrek final. 2001’deki maç. Bir de Fenerbahçe – Napoli maçı, Euroleague’de. 3 tane uzatma olmuştu. Ama Hırvatistan – Türkiye maçı için kariyerimdeki dönüm noktası diyebilirim.

1907 ÜNİFEB: Çalıştığınız en iyi koç kimdi sizce?

Mirsad Türkcan: Aydın Örs ve Ergin Ataman.

1907 ÜNİFEB: Fenerbahçe’den ayrılmayı hiç düşündünüz mü?

Mirsad Türkcan: Yok, düşünmedim. Bir ara bir şey olmuş ama Başkan arkamda durdu o dönem, ondan sonra her şey halloldu bir günde.

1907 ÜNİFEB: NBA’ya giden ilk Türk basketbolcu olarak NBA maceranız hakkında ne söylemek istersiniz?

Mirsad Türkcan: NBA’de doğru zamanda, doğru yerde olmak lazım. Ben ne doğru zamanda gittim, ne doğru yerde bulundum açıkçası. Houston tarafından seçildim, ondan sonra New York’a gittim ben ve o da tarih boyunca kurulmuş en pahalı takımıydı NBA’in.

1907 ÜNİFEB: İbrahim Kutluay da benzer bir durum yaşamıştı. Seattle’a gitmişti ancak inanılmaz bir çıkış yakalamıştı o yıl Seattle ve şans bulamamıştı.

Mirsad Türkcan: Evet, şans işte bir yerde. Mesela Hidayet’in şansı var. Çok iyi bir oyuncu zaten ve şansı da yanında oldu. Mehmet Okur’un aynı şekilde çok büyük şansları oldu. İyi oyuncular zaten, kulüp de arkalarında durduğu zaman başarı geliyor.

1907 ÜNİFEB: Basketbolseverlerin hep tartıştığı bir konu vardır: “NBA basketbolu mu, Avrupa basketbolu mu?” Sizce verdiği zevk bakımından hangisi daha önde geliyor?

Mirsad Türkcan: Avrupa daha zevkli. Çünkü Avrupa’da maçlar hep çekişmeli, hep kıran kırana. Diğer tarafta sadece Play Off var.

1907 ÜNİFEB: Röportajımızın sonuna geldik, bize vakit ayırdığınız için çok teşekkür ediyoruz.

Mirsad Türkcan: Rica ederim, ben teşekkür ederim.

Röportajın 1907 ÜNİFEB sitesinde yayınlanan tam metni için; tıklayınız

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder