Biliyorum, biraz yazılara ara verdim. Şu ana kadar yazmam gereken iki yazı vardı fakat bunları yazmadım. Çünkü inanın bu yazıları yazacak ruh halinde değildim. Hafta içerisinde Güneydoğu'dan gelen şehit haberleri beni çok derinden etkiledi. Bu terör olaylarında şehit verdiğimiz her vatan evladı bende derin yaralar açıyor. Hayatlarının baharında kara toprağa giren gencecik insanları düşündükçe kahroluyorum. Artık, "sabrımız taştı, yeter!" gibi kelimeler duymak istemiyoruz. Artık devletimizden somut adımlar bekliyoruz. Bu terörün ortadan kaldırılması için gereken adımların atılmasını bekliyoruz.. Başka ailelerin ocağına ateş düşmemesini istiyoruz. Bende bir Türk vatandaşı, bir Türk evladı olarak şehitlerimize Allah'tan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum. Hain saldırılarda yaralanan mehmetçiklerimize ve sivil vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum.
Basketbola geçecek olursak, geçtiğimiz hafta içi Euroleague'de ilk maçımızı Abdi İpekçi Spor Salonu'nda Caja Laboral'e karşı oynadık. Bu maçtan 69-66 mağlup ayrıldık ve Euroleague'e tatsız bir başlangıç yaptık. Bu mağlubiyetin ardından dün deplasmanda Antalya Büyükşehir Belediye ile karşılaştık. Rahat kazanabileceğimiz maçı zora sokmamıza rağmen tecrübe faktörüyle maçtan 81-77 galibiyet ile ayrıldık. Şimdi bu maçların değerlendirmesine geçelim..
İlk önce Euroleague maçımızdan başlayalım. Sahadaki oyuna geçmeden önce tribünlerden bahsetmek istiyorum. Maçın, Güneydoğu'dan gelen şehit haberlerinin ardından oynanacak olması ve Abdi İpekçi'nin ulaşım ve yer olarak sıkıntı yaratması nedeniyle taraftarlarımız maça geçtiğimiz sezonki kadar ilgi göstermedi. Salonun büyük kısmı boş kaldı. Gelen taraftarlarımızda üzücü haberlerden ötürü tatsızdılar. Maç olağan bir şekilde sessizlik ve moral bozukluğuyla başladı. Maçtan önce yapılan saygı duruşuna takımımızın Türk Bayrağı açarak çıkması ve o anlarda takımımızdaki Malzemeci abimizin göz yaşlarını tutamaması yine içimizi acıttı.
Maça aslında çok istekli başladık. Savunmamızda Caja Laboral'e göz açtırmadık. Hücumda da biraz düzgün oyunumuz skor anlamında bizi öne geçirdi. İspanyol Ekibinin top kayıplarıda eklenince periyodun sonuna doğru sayı farkını daha da açtık. İkinci periyoda ise ilk periyodun tam tersi başladık. Neredeyse ilk 4 dakika skor bulamadık. Curtis'in top kayıpları, Gist'in atamadığı halde sürekli üç sayı çizgisinin gerisinde atış kullanması hücumlardan boş dönmemize neden oldu. Top kayıplarımıza hızlı hücumlarla karşılık veren Caja Laboral'da, Teletovic'in top çalmaları ve skorer oyunuda eklenince rakip takım öne geçti. Periyodun sonlarında Ömer Onan'ın serbest atışları sadece ilk yarıyı önde kapatmamızı sağladı.
İkinci yarıya her iki takımda karşılıklı basketlerle başladı. Hücumda sayı bulmaya ama savunmada da kolay sayılar yemeye başladık. Hücumda Emir ve Bogdanovic'in etkisiz oyunları, Ukic'in bençe geldiğinde yerine giren Curtis'in takımı oynatamaması hücum potansiyalimizi kısıtladı. Uzunlarımızında daha önceden girdikleri faul problemleri savunma guardımızı düşürdü ve Caja Laboral çok kolay sayılar bularak maçta öne geçti. Son periyotta taraftarımızın desteğini arkasına alan takımımız biraz toplarlanır gibi olsada devamını yine getiremedi. Koçun en verimli anlarda kenara aldığı Vidmar, Emir ve Bogdanovic'in formsuz oluşu, Curtis'in savruk oyunu, Gist'in üç sayı zorlamaları, uzunlarımızın faul problemleri, maç boyunca takım halinde sadece 5 asistle oynamamız gibi faktörlerle, maçın son saniyelerine geride girdik. Son hücumda Ömer'in boş üçlüğü girmeyince, maçta Caja Laboral'in üstünlüğü ile tamamlandı. Geçtiğimiz sezonki Euroleague başlangıcımızdan çok uzak bir oyun sergiledik. Olympiacos maçı Euroleague'de bizim için kritik bir hal aldı. O maçı kazanırsak grupta ipleri elimize alma fırsatımız daha da artar. Ama çok zor bir maç olacak.. Çünkü Olympiacos'ta Euroleague'e mağlubiyet ile başladı ve onlar da bizim gibi galip gelip, avantajlı duruma geçmenin derdindeler..
Antalya maçına dönecek olursak, benim bir kaç yıldır izlediğim en karamsar maçtı. Caja Laboral maçının kaybedilmesi ve kötü oyun, oyuncularımızın yüzlerini asmıştı. Bogdanovic, takıma katıldığından bu yana en kötü maçını oynadı. Maçı 0 sayıyla tamamladı. Her attığı topta potayı dövdü. İnanılmaz bir şekilde formu bu kadar nasıl düştü anlamış değilim. Emir, elinden geleni yapmak istesede onda da formsuzluk belirtileri var. Çok kolay sayı yapabileceği topları çemberden geri geldi. Şu son iki maçta Curtis'in Fenerbahçe Ülker'in oyuncusu olmadığını anladım. Zaman kaybetmeden takımdan gönderilmeli. Çünkü yaradan çok zarar veriyor takıma. Antalya maçının tek sevindirici yanı Oğuz'un güzel oyunu. 15 sayıyla takımımızın en skoreri oldu. Bu maçta çok istekliydi. İnşallah bu form seviyesini daha da yükseltir. Ona pota altında çok ihtiyacımız var. Vidmar'la beraber pota altımızın önemli bir ismi Oğuz.
Antalya maçında basketbol adına heyecan üst seviyedeydi. Ancak bizler için takımımızın oyunu yine hayal kırıklığıydı. Takım olarak iyi oynamıyoruz. Bu maçtada bunu gördük. Antalya üçüncü periyotta bizi hücum olarak kitledi. Çok zor sayı bulmamızı sağladılar. Bu periyodun büyük bölümünde Antalya üstündü ve periyodu da üstün bitirdi. Son periyodun son dakikalarına kadar Antalya üstünlüğü devam etti. Biz yine hücumda potayı dövmeye başlamıştık. Allah'tan Antalya'nın top kayıpları yardımcımız olduda fark açılmadı. Maçın sonlarına doğru tecrübe faktörünü iyi değerlendirdik. Hücumlarda istediğimiz oyunu oynayamasakta, sayı bulmayı başardık. Antalya'nın bu dakikalarda serbest atışlardaki düşük yüzdesi bizim adımıza farkı korumamızı sağladı. Maçta 4 sayı farkla bizim üstünlüğümüzle sonuçlandı.
Şu iki maç bizlere gösterdiki, biz kötü basketbol oynamıyoruz, biz sahada basketbol adına hiç birşey yapamıyoruz. Şiddetli fırtınada sağa sola savrulan gemi gibiyiz. Bir periyot iyi bir periyot kötü oynuyoruz. Oyun tempomuzu bir türlü maçın geneline yayamıyoruz. Takımın ve Spahija'nın bir an önce kendilerini toparlamaları lazım. Yoksa Avrupa'da Final-Four hedefi ve ligdeki şampiyonluk hedeflerimiz bu görüntüyle pek olacak gibi gözükmüyor..
Basketbola geçecek olursak, geçtiğimiz hafta içi Euroleague'de ilk maçımızı Abdi İpekçi Spor Salonu'nda Caja Laboral'e karşı oynadık. Bu maçtan 69-66 mağlup ayrıldık ve Euroleague'e tatsız bir başlangıç yaptık. Bu mağlubiyetin ardından dün deplasmanda Antalya Büyükşehir Belediye ile karşılaştık. Rahat kazanabileceğimiz maçı zora sokmamıza rağmen tecrübe faktörüyle maçtan 81-77 galibiyet ile ayrıldık. Şimdi bu maçların değerlendirmesine geçelim..
İlk önce Euroleague maçımızdan başlayalım. Sahadaki oyuna geçmeden önce tribünlerden bahsetmek istiyorum. Maçın, Güneydoğu'dan gelen şehit haberlerinin ardından oynanacak olması ve Abdi İpekçi'nin ulaşım ve yer olarak sıkıntı yaratması nedeniyle taraftarlarımız maça geçtiğimiz sezonki kadar ilgi göstermedi. Salonun büyük kısmı boş kaldı. Gelen taraftarlarımızda üzücü haberlerden ötürü tatsızdılar. Maç olağan bir şekilde sessizlik ve moral bozukluğuyla başladı. Maçtan önce yapılan saygı duruşuna takımımızın Türk Bayrağı açarak çıkması ve o anlarda takımımızdaki Malzemeci abimizin göz yaşlarını tutamaması yine içimizi acıttı.
Maça aslında çok istekli başladık. Savunmamızda Caja Laboral'e göz açtırmadık. Hücumda da biraz düzgün oyunumuz skor anlamında bizi öne geçirdi. İspanyol Ekibinin top kayıplarıda eklenince periyodun sonuna doğru sayı farkını daha da açtık. İkinci periyoda ise ilk periyodun tam tersi başladık. Neredeyse ilk 4 dakika skor bulamadık. Curtis'in top kayıpları, Gist'in atamadığı halde sürekli üç sayı çizgisinin gerisinde atış kullanması hücumlardan boş dönmemize neden oldu. Top kayıplarımıza hızlı hücumlarla karşılık veren Caja Laboral'da, Teletovic'in top çalmaları ve skorer oyunuda eklenince rakip takım öne geçti. Periyodun sonlarında Ömer Onan'ın serbest atışları sadece ilk yarıyı önde kapatmamızı sağladı.
İkinci yarıya her iki takımda karşılıklı basketlerle başladı. Hücumda sayı bulmaya ama savunmada da kolay sayılar yemeye başladık. Hücumda Emir ve Bogdanovic'in etkisiz oyunları, Ukic'in bençe geldiğinde yerine giren Curtis'in takımı oynatamaması hücum potansiyalimizi kısıtladı. Uzunlarımızında daha önceden girdikleri faul problemleri savunma guardımızı düşürdü ve Caja Laboral çok kolay sayılar bularak maçta öne geçti. Son periyotta taraftarımızın desteğini arkasına alan takımımız biraz toplarlanır gibi olsada devamını yine getiremedi. Koçun en verimli anlarda kenara aldığı Vidmar, Emir ve Bogdanovic'in formsuz oluşu, Curtis'in savruk oyunu, Gist'in üç sayı zorlamaları, uzunlarımızın faul problemleri, maç boyunca takım halinde sadece 5 asistle oynamamız gibi faktörlerle, maçın son saniyelerine geride girdik. Son hücumda Ömer'in boş üçlüğü girmeyince, maçta Caja Laboral'in üstünlüğü ile tamamlandı. Geçtiğimiz sezonki Euroleague başlangıcımızdan çok uzak bir oyun sergiledik. Olympiacos maçı Euroleague'de bizim için kritik bir hal aldı. O maçı kazanırsak grupta ipleri elimize alma fırsatımız daha da artar. Ama çok zor bir maç olacak.. Çünkü Olympiacos'ta Euroleague'e mağlubiyet ile başladı ve onlar da bizim gibi galip gelip, avantajlı duruma geçmenin derdindeler..
Antalya maçına dönecek olursak, benim bir kaç yıldır izlediğim en karamsar maçtı. Caja Laboral maçının kaybedilmesi ve kötü oyun, oyuncularımızın yüzlerini asmıştı. Bogdanovic, takıma katıldığından bu yana en kötü maçını oynadı. Maçı 0 sayıyla tamamladı. Her attığı topta potayı dövdü. İnanılmaz bir şekilde formu bu kadar nasıl düştü anlamış değilim. Emir, elinden geleni yapmak istesede onda da formsuzluk belirtileri var. Çok kolay sayı yapabileceği topları çemberden geri geldi. Şu son iki maçta Curtis'in Fenerbahçe Ülker'in oyuncusu olmadığını anladım. Zaman kaybetmeden takımdan gönderilmeli. Çünkü yaradan çok zarar veriyor takıma. Antalya maçının tek sevindirici yanı Oğuz'un güzel oyunu. 15 sayıyla takımımızın en skoreri oldu. Bu maçta çok istekliydi. İnşallah bu form seviyesini daha da yükseltir. Ona pota altında çok ihtiyacımız var. Vidmar'la beraber pota altımızın önemli bir ismi Oğuz.
Antalya maçında basketbol adına heyecan üst seviyedeydi. Ancak bizler için takımımızın oyunu yine hayal kırıklığıydı. Takım olarak iyi oynamıyoruz. Bu maçtada bunu gördük. Antalya üçüncü periyotta bizi hücum olarak kitledi. Çok zor sayı bulmamızı sağladılar. Bu periyodun büyük bölümünde Antalya üstündü ve periyodu da üstün bitirdi. Son periyodun son dakikalarına kadar Antalya üstünlüğü devam etti. Biz yine hücumda potayı dövmeye başlamıştık. Allah'tan Antalya'nın top kayıpları yardımcımız olduda fark açılmadı. Maçın sonlarına doğru tecrübe faktörünü iyi değerlendirdik. Hücumlarda istediğimiz oyunu oynayamasakta, sayı bulmayı başardık. Antalya'nın bu dakikalarda serbest atışlardaki düşük yüzdesi bizim adımıza farkı korumamızı sağladı. Maçta 4 sayı farkla bizim üstünlüğümüzle sonuçlandı.
Şu iki maç bizlere gösterdiki, biz kötü basketbol oynamıyoruz, biz sahada basketbol adına hiç birşey yapamıyoruz. Şiddetli fırtınada sağa sola savrulan gemi gibiyiz. Bir periyot iyi bir periyot kötü oynuyoruz. Oyun tempomuzu bir türlü maçın geneline yayamıyoruz. Takımın ve Spahija'nın bir an önce kendilerini toparlamaları lazım. Yoksa Avrupa'da Final-Four hedefi ve ligdeki şampiyonluk hedeflerimiz bu görüntüyle pek olacak gibi gözükmüyor..
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder