Fenerbahçe Ülker’in resmi
olarak açıkladığı ikinci transferi; Michael James Batiste oldu. Şu anda Avrupa
Basketbolu’nda önemli bir yere sahip olan Amerikalı Basketbolcu’nun kariyeri ilk
başlarda pekte istenildiği gibi gitmemiş.
Batiste basketbola Wilson Lisesi’nde başlamış. Lise eğitiminin ardından
ise mezun olacağı ve ilk sene hariç (İlk senesinde Long Beach Koleji’nde okudu)
son 3 senesini geçireceği Arizona State’te kolaj kariyerini tamamladı. Arizona
State’de skor üretmeyi seven ancak bunun yanı sıra diğer kategorilerde de takımına
katkı sağlayan bir oyuncu profili çizmiş. Kolej kariyerinin ikinci senesinde
PAC-10 (Pasifik 10 Konferansı) blok krallığı ve son senesinde PAC-10 en iyi
beşine seçilmiş. 2000 yılında girdiği draftta işler istediği gibi gitmeyince
Batiste’de genç yaşında Avrupa’nın yolunu tuttu. Avrupa kariyerine Belçika’nın
Charleroi takımında başlayıp ilk sezonunun ardından Avrupa’nın en iyi
liglerinden biri olan İtalya’nın yolunu tuttu. Biella formasıyla İtalya liginde
mücadele ettikten sonra 2002 yılında NBA şansını kullanmak istedi ve Memphis
ile anlaştı. Takıma kenardan gelerek katkı sağlamaya çalıştı ve sezonu 16.6
dakika, 6.4 sayı ve 3.4 ribaund ortalamaları ile tamamladı.
NBA’de beklediği başarıyı
yakalayamaması üzerine ertesi yıl büyük bir patlama yapacağı ve adını tüm
dünyaya duyuracağı Panathinaikos ile anlaştı. Panathinaikos’ta dört numara
olarak oynamaya başladı. Obradovic’in oyun sisteminde tam 9 sene takımın kemik
omurgasını oluşturan kritik bir rol üstlendi. Panathinaikos pota altında akla
gelen en önemli isim olmayı başardı. Panathinaikos kariyerinde 2004-2011 arası
ardarda tam 8 lig şampiyonluğu, 2005-2009 arası ardarda 5 toplamda 6 lig kupası
kazandı. Pana’nın ezeli rakibi Olimpiakos’a karşı kurduğu büyük üstünlükte
önemli bir paya sahip oldu. 2010 yılında da bireysel bir başarıya imza atarak
Yunan Ligi’nin MVP’si seçildi. İstikrarlı oyununu sadece Yunan Ligi’nde değil
Avrupa’nın En büyük basketbol organizasyonu olan Euroleague’de de sürdürdü. Bu ligde tam 9 sezon üst düzey basketbol
oynayarak, istikrarlı oyununun meyvelerini topladı. Final-Four’un
müdavimlerinden olan Panathinaikos ile 3 kez Avrupa’nın En Büyüğü olma
başarısını yakaladı. Bireysel olarakta bu lige damgasını vurdu. 2011’de
Euroleague’in En iyi takımına seçildi. Geçtiğimiz sezon ise yine Euroleague’in
En iyi 2. takımına seçilerek Avrupa Basketbolu’ndaki yerini ve önemini adeta
tekrardan haykırdı. Ve 2012 transfer döneminde kendisini Fenerbahçe Ülkerli
yapan bir yıllık sözleşmeye imza attı. Basketbol kariyerini iki uzun paragrafa
dahi zor sığdırdığımız Mike Batiste’in şimdide artılarını ve eksilerini
değerlendirelim:
Mike Batiste’den
bahsediyorsak eğer ilk önce fiziğinden başlamamız gerekir. İri vücuduna rağmen
bir uzun basketbolcu için inanılmaz derecede atletik bir oyuncu. Tam sahayı birçok
uzuna oranla daha hızlı geçiyor. Ayrıca hücumda pota altındaki hareketliliği ile
çok kolay adam eksiltebilir. İzlediğimiz hemen hemen her maçında kendisini
arkadan alan bir oyuncudan göz açıp kapatıncaya kadar sıyrılıp pota altında
kendisine boş pozisyon yarattığını görebiliriz.
Alçak post ve orta mesafede
durdurulamaz bir hücum potansiyeli var. Tüm Euroleague kariyeri boyunca %60’lık
inanılmaz iki sayı isabet yüzdesiyle oynamış bir oyuncudan bahsediyoruz. Hücum
yönü dışında savunmada da takımına büyük katkı sağlayan bir oyuncu. İri yapısı
ve güçlü fiziği sayesinde pota altı savunmasında birçok uzun oyuncuya zor anlar
yaşatabilir. Oyuna iyi odaklandığında blok tehdidi ve ribaund alma potansiyeli
yüksek olan bir isim.
35 yaşında olmasına rağmen
sahada herşeyini verebilecek bir oyuncu. Pes etmeyen yapısı, sahadaki
savaşçılığıyla takım arkadaşlarını ateşleyebilecek, onları oyunun içine
sokabilecek bir isim. Ben bu özelliklerini Mirsad Türkcan’a çok benzetiyorum.
Jübilesini yapacak olan Mirsad’ın yerine onun sahada ortaya koyduğu hırsı
yaşatacak, takımı ateşleyecek ve kendini asla rakipten sakınmayan bir oyuncu geldi. Biz Türk
taraftarların izlemekten ve takımımızda yer almasından mutluluk duyacağımız bir
isim. Bizler için önemli olan mücadeleci ruhu; Mirsad’tan devralarak taşıyacak
Batiste. Ayrıca şunuda unutmayalım; kendisi perdelerin efendisidir. Pick&Roll deyince akıllara
gelen yegane oyunculardan biridir. Takımımızda uzun süredir doğru düzgün
göremediğimiz Pick&roll hücumları bu sene Bo McCalebb ve Batiste ikilisi
sayesinde sıkça göreceğiz. Son yıllardaki en büyük eksikliğimiz olan bu hücum
setinde bu sene o arzulanan başarıyı yakalarız. Umarım takımın genç uzunları
Oğuz ve Berkay, Batiste’den biraz Pick&roll hücum etmeyi öğrenirler. Çünkü
bunu Batiste’den başka öğretebilecek çok az becerikli oyuncu vardır.
Bu kadar çok şeyden
bahsetmişken “bu adamın hiç olumsuz yönü yok mu?” demeyin. Tabi ki de var ama
bu asla oyunuyla alakalı bir unsur değil. Sadece kişilik olarak biraz agresif
bir oyuncu. Geçmiş yıllarda Obradovic’le bile ufak tarzda sorunlar yaşamış
olması akıllara “acaba?” sorusunu getirebilir. Ama ben Pianigiani ile bu bir
sezonluk periyotta herhangi bir sıkıntı yaşayacağını pek zannetmiyorum. Artık
Batiste o eski dönemlerinden daha olgun bir oyuncu. Yaşının getirdiği bir
ağırlık ve olgunluk muhakkak var. Hoca
veya takımdaki herhangi bir oyuncuyla bu tarzda diyaloglardan uzak duracaktır.
Batiste gerek kariyeri,
gerek oyunculuğu ile Fenerbahçe Ülker’e gelmiş en önemli Amerikalı oyunculardan
biri. Henüz sırtına çubukluyu giymemiş olsa bile, sezon içerisinde takıma neler
katabileceğini bizlere az çok hissettiren bir oyuncu. Ben Batiste’in takıma
büyük yarar sağlayacağını ve Fenerbahçe Ülker’in hedeflediği başarılara
yürümesinde çok kilit bir rol üstleneceğini düşünüyorum. Yaşı nedeniyle asla
bir tereddüdüm yok. Aksine yaşının getirdiği olgunluk ve tecrübe ile bizlere
güzel bir sezon yaşatacaktır. Şansı bol olsun. Takımımıza hayırlı olsun.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder