A Milli Takımımızın Eurobasket 2013'te ortaya koyduğu görüntü bizler için tek kelimeyle hayal kırıklığı oldu. Geçmişten dersler almış, iyi hazırlanmış, sahada savaşan, giydiği formanın hakkını verecek, 75 milyonun temsilcileri olduğunu kavramış bir takım bekliyorduk sahada. Hazırlık dönemi aslında Eurobasket'teki bu felaket senaryonun bir fragmanı gibi geçmişti. Ama inandırmak istemedik kendimizi. Elbet düzelir dedik. Eksikler turnuvaya kadar giderilir, takım kimyası oluşur, sahada ay-yıldız için son saniyeye kadar savaşan, mücadele veren bir takım görürüz dedik. Hep bu beklenti ile kendimizi avuttuk. Ancak ne yazık ki beklentilerimizin karşılığı kocaman bir hayal kırıklığı ve rezalet oldu.
Basketbol bir spor. Kazananı olduğu kadar kaybedenin de olduğu, iyi oyunun olduğu kadar kötü oyununda olduğu bir branş. Milli Takım forması ile göğsünde taşıdığın ay-yıldız ile sahaya çıktığın her maçı kazanacaksın diye bir kaide elbette yok. Dediğim gibi bu oyunun kazananı olduğu kadar kaybedeni de olacak. Ancak bizim meselemiz o değil. Kazanmak yada kaybetmek değil. Kendimizden daha zayıf rakiplere yenilmekte değil. Bizim meselemiz Ay-Yıldızlı formayı taşıyan oyuncularımızın sahada o forma için savaşmaması, mücadele etmemesi, terini hakkıyla akıtmaması... O formayı taşıyan sporcunun lakayıt bir şekilde oynamaya hakkı yok. Orada 75 milyonu temsil eden 12 sporcu ve beraberindeki teknik heyetin bu ülkeyi bu şekilde temsil etmeye hakkı yok. 5'te sıfır yap ama sahada mücadele et. Mücadele et ki kaybetsen bile "Kazanmak için mücadele ettiler ama olmadı" denilsin. Bu takım "basketbol mu oynuyor allah aşkına" değil.
Hatası olanları aramaya gerek yok. Çünkü hepsi belli zaten. Başta TBF Başkanı Turgay Demirel'den başlayıp, coach Tanjevic ve ekibi ile devam eden, son olarak da 12 tane sporcu ile son bulan geniş bir sorumlular zinciri var. Bu saatten sonra artık radikal değişiklikler yapılmadıkça Milli Takıma olan güven hiçbir zaman 2010'da ki gibi olmayacak. Kendi evimizde düzenlenen turnuvalar dışında hiçbir başarımızın olmaması da araştırılması gereken bir diğer nokta ancak onun da zamanı şimdi değil. Yetkililer tek tek çıkıp hesap vermeli. Başarılı sonuçlar alındığında nasıl -maddi manevi- destek istedikleri gibi başarısızlıkta da ortaya çıkıp taşın altına ellerini sokup hatalarını kendi yüzlerine ve bu halka açıkça söylemeliler. O 12 kişiden biri olmak için bu ülkede her gece hayaller kuran milyonlarca insan var. Bu bilinci oradaki 12 kişiye yerleştirmedikçe milli takımı da kulüp takımı havasından kurtaramayız. Milli forma -maddi manevi- önceliklerle değil, yürekten gelen ülke sevgisiyle giyilir. Oraya giderken aklında maddiyat olandan o formayı hakkıyla taşımasını bekleyemeyiz. Görünen köy de kılavuz istemiyor zaten. Her şey ortada.
Artık yenilenme zamanı. Ciddi bir revizyon zamanı. Milli formayı yüreğiyle oynayan oyunculara verme zamanı. Kısacası artık o formayı hak edenlerin giyme zamanı...
Gelelim Enes efendiye... Altyapısından yetiştiği kulübüne bile saygısı olmayan bir adamın Milli Takım formasını layığıyla taşıyacağından şüpheliydim. Geçtiğimiz sezon Eurobasket elemeleri için davet edildiği milli takıma önce "geleceğim" deyip, ardından "Utah için yeni sezona hazırlanmak için yaz liginde oynayacağım. Bu nedenle Milli Takıma gelmiyorum." diye menajeri aracılığıyla mesaj gönderen bir adamın Milli Takımda yeri yoktur. O dönemde takım arkadaşları kritik maçlar oynarken kendisi Amerika'da porno yıldızlarıyla gününü gün ediyordu. Maçlar oynanırken geceleri playboy kızlarıyla çektirdiği fotoğrafları da utanmadan twitter sayfasından paylaşıyordu. Şimdi ise bambaşka bir kimliğe bürünmüş bir şekilde dini bütün bir insana dönüşmüş kendisi. Allah yukarıda iyi de olmuş Enes adına sevindim. Ancak davet almasına rağmen milli takımı ikinci plana atan, porno yıldızlarıyla partilerde eğlenen bir adamın gelipte -her ne olursa olsun- Milli Takımın elenmesini "hahahahahahah" şeklinde alaycı ve haddini aşan bir şekilde yorumlaması ve kendi çapında "oh olsun" imajı yaratması terbiyesizlik ve yüzsüzlükten başka bir şey değildir. Enes, Milli Takım formasını değil bu sene kariyeri boyunca giymeye layık bir sporcu olmadığını geçen sene göstermişti. Ve bu oyuncunun milli takımda da yeri yoktur. Kendisi NBA'de uzun bir kariyerde yapabilir, çokta para kazanabilir, çok ünlü bir sporcu da olabilir ancak asla Milli Takım forması altında anılmayacak ve izlenilmeyecek bir sporcudur. Eurobasket performansını benim eleştirme hakkım var, bu ülkede yaşayan herkesin hakkı var ancak Enes'in bu hakkı yok. Çünkü o geçtiğimiz sezon yaptığı hareketle milli takım üzerindeki tüm haklarından feragat etti. Artık onun yolu NBA.
Enes'in alaycı tweet'ine adaşı Bursaspor'un 16 yaşındaki genç yıldızı Enes Ünal'ın cevabı |
Yineliyorum; Ay-Yıldızlı forma hak edenlerin olmalı...
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder