Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımının Baş antrenörü Zeljko Oobradovic, Sporx.com internet sitesinde yer alan röportajında bir çok konu da önemli açıklamalarda bulundu. Efsane antrenörün röportajı şöyle:
Avrupa’nın en iyi antrenörü olarak bilinen Zeljko Obradoviç artık Fenerbahçe’de. Usta teknik adam Türkiye’deki ‘hızlı başarı hastalığı’nı çoktan kavramış...
Öyle bir antrenör ki NBA’den oyuncu transfer etmek istiyor. O oyuncu“Obradoviç’e hayır denmez” deyip tası tarağı toplayıp para bile konuşmadan İstanbul’a geliyor. İki kelimeyle bir ‘basketbol fenomeni’. Dört farklı kulüple sekiz Euroleague şampiyonluğu olduğu için ‘Avrupa’nın gelmiş geçmiş en iyikoçu’ kabul ediliyor.
13 yıl çalıştırdığı Panathinaikos’u tam 11 kere lig şampiyonu yaptı. Altyapıdaki takımları çalıştırmaya 22 yaşında başladı, 31 yaşında oyuncusu olduğu Partizan takımının koçu oldu. Kariyerine verdiği bir yıllık aranın ardından Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımı’nın koçu olan Zeljko Obradovic (53) oyuncularını takımın renkleri için savaşmak üzere çalıştırıyor.
"Basketbol sizin için bir tutku haline nasıl geldi? Basketbol topuna ilk dokunduğunuz an mı?"
- Hayır, dokunduğum anın hiçbir önemi yok. Tutkumun sebebi 1973’te Yugoslavya’nın Barcelona’da düzenlenen Avrupa Basketbol Şampiyonası’nı kazanması… Ve o takımda oynayan Sırp oyuncu Dragan Kicanovic… Sahadaki karizmasından inanılmaz etkilenmiştim. Onu izlerken “Ben bu işi yapmak istiyorum” dedim. Ve 31 yaşımda takımın koçu olmam için bana güvenen de yine kendisiydi.
"Bir dakika, bir dakika... Yani televizyon ekranından izleyip, hayran olduğunuz kişi sayesinde mi koç oldunuz?"
- Evet doğru anladın. 1991’de Partizan’da oyuncuydum ve Yugoslavya milli takımıyla İtalya’da düzenlenecek Avrupa Basketbol Şampiyonası’na gitmeye hazırlanıyordum. Bir gün öncesinde Dragan beni karşısına alıp seneye takımı kimin çalıştıracağını bilmediğini hâlâ bir koç bulamadığını söyledi. Ben de ona “Sana bir koç önerebilirim” dedim. Kicanovic “Kim o?” diye sordu. Hiç tereddüt etmeden “Ben” dedim. Çok şaşırdı ama iki hafta sonra arayarak oyunculuğu bırakmam şartıyla Partizan’ın antrenörü olmamı teklif etti.
"Basketbolcu olmanıza rağmen hep antrenör mü olmak istediniz?"
- Kesinlikle. Kafamda sadece bu vardı. 20 yaşında bile antrenman sonrasında takımın performans notlarını tutar, tek tek üstünden geçerdim. Hâlâ da saklarım.
"Büyük başarıların büyük ustası olmanızın sırrı nedir? Hırs, kendine güven, disiplin, çok çalışmak…"
- Sevgi. İşimi hep çok sevdim. Çok çalışmak önemli ama ondan da daha önemli şey çalıştığın tüm ekibin seninle aynı yöne bakıp, aynı hedeflere sahip olması.
"Teklifi kabul etmenizde Mirsad Türkcan’ın etkisi büyükmüş öyle mi? Sizi nasıl ikna etti?"
- Benim için çok önemli biridir Mirsad. Fenerbahçe’den teklif geldikten sonra benimle iletişimi hiç koparmadı. Üç ay boyunca her gün arayıp İstanbul’u, takımı, kulübü, yönetimi detay detay anlattı. Burada olmamın en önemli sebeplerinden biri odur.
"İki yıl içinde mükemmel takımı kurduğunuz söyleniyor. Şu an Fenerbahçe takımının kadrosu nasıl sizce?"
- Önce siz benim sorumu cevaplayın. Sizce Türkiye’de bana iki yıl süre verecek birileri var mı? Hayır yok. Hatta beklentiler çok yüksek.
"İlk yılda Eurolig hedefleniyor… Sizce mümkün mü?"
- Mümkün. Fenerbahçe’nin beni alma sebebi de bu. Kısa sürede büyük hedefleri var. Beklentiyi karşılamak için elimden geleni yapacağım.
"Panathinanaikos’ta 13 yıl birlikte çalıştığınız yardımcı antrenör Dimitris’in de sizinle birlikte gelmesini istediniz ama maliyeti Fenerbahçe Ülker’e problem oldu. O da bir başka birinci lig takımı olan Banvit’e başantrenör oldu. Karşılaşacağınız ilk maçı heyecanla bekliyoruz…"
- Maç ikimizin arasında değil, iki kulübün arasında olacağı için bizim arkadaşlığımız asla zedelenmez. Maç biter biz yine yemeğe gideriz.
"Birbirlerini kardeşten de öte iyi tanıyan ve seven bir adam nasıl rakip olabilir?"
- İki eğlenceli rakip olacağız. 13 yıl boyunca birbirimize herkesten çok yakındık. Her şeyimizi biliyoruz, ben onu nasıl şaşırtacaksam o da beni şaşırtmaya oynayacak.
"Oyuncularınızı nasıl motive edersiniz? Oyuncuları yaprak gibi titreten cinsten sert bir koç musunuz? Yoksa sizin antrenmanlarınızda gülünebiliyor mu?"
- Bu saydığınız her şeyin karması antrenörlük. İşin çok ciddi ve onları yönlendirecek kişinin ben olduğumu anlamaları gerekiyor. Önce bunu sağlarım. Sonrası kolay. Benimle her konuda konuşabilirler, hepsini dinlerim, takımın iyiliği için getirecekleri her öneriye açığım. Serbest zamanlarda birlikte gülebiliriz. Ama ciddi olacağımız zamanda da ciddi olacağız.
"Bir oyuncu yeteri kadar süre almadığı ya da başka bir sebeple size surat asarsa tavrınız ne olur?"
- Ben oyuncunun suratıyla asla ilgilenmem. Gösterdikleri performansla ilgilenirim. Benim için iyi ve kötü oyuncu yoktur, akıllı ve aptal oyuncu vardır. Akıllı ve aptal oyuncu arasındaki fark nedir biliyor musunuz? Biri hata yaptıktan sonra uyarı aldığında bunu kişisel algılamaz ve hatasını düzeltir, aptal oyuncu kişisel algılar ve 100 kere aynı hatayı yapar.
"Genç ve deneyimli oyuncu arasında bir fark var mıdır?"
- Asla yoktur. Yaşla hiç ilgilenmem. Hatta genç oyuncuların biraz daha fazla hata yapma payları vardır.
"Türkiye’de genellikle antrenörler risk almak istemez ve yabancılara daha çok süre verir. Peki siz?"
- Benim için oyuncunun vatanı milleti önem taşımaz. Yetenekli olsun yeter. Pasaportuyla ilgilenmiyorum. Türk oyuncularla ilgili tek bir sorun var öngördüğüm, bu aslında bütün Avrupa ülkelerinde var, üç-beş maç iyi oynayan oyuncular hemen yüceltiliyor ve NBA’e aday gösteriliyor. Halbuki o oyuncunun ülkesinde daha çok oynayıp deneyim kazanması gerekiyor.
"Türkiye’de tanıyıp takdir ettiğiniz oyuncular var mı?"
- Kendi oyuncularım.
"Genel olarak sordum..."
- Genelle ilgilenmiyorum. Ben sadece kendi oyuncularımı düşünüyorum. Onlara basketbolun bir savaş olduğunu söylüyorum. Biz takımımızın renkleri için savaşacağız.
"Türk Milli Takımı’nın hazin sonu hakkında ne düşünüyorsunuz?"
- Onu Tanyeviç’e soracaksınız.
"Çılgın bir adam mısınız?"
- Risk almak için doğru zamanı beklerim. Çılgın bir adam olduğumu düşünmüyorum. Zeki adam, riskin hayatın bir parçası olduğunu ve ne zaman alınması gerektiğini bilir. Önce kendinle huzur içinde olman lazım. Ama her zaman riske girip hata yapma olasılığını da bileceksin. Hata yapmayan biri var mı?