20 Kasım 2012 Salı

Yüzünün değerini bilenlerin kulübü: MACH3 Yüzler Kulübü!


Futbolseverler iyi bilir; bir futbolcunun en büyük hayali kariyeri boyunca 100 gol atıp ya da 100 kez milli formayı giyip Yüzler Kulübü’ne, yani futbol dünyasının en prestijli kulübüne adım atmaktır. Her futbolcu için Yüzler Kulübü’nde yer almak büyük bir ayrıcalıktır.

Gillette’in Türk erkeklerine büyük hizmeti: MACH3 Yüzler Kulübü!

Dünya’nın 1 numaralı tıraş bıçağı markası Gillette, yüzüne değer veren erkekler için MACH3 Yüzler Kulübü’nü yarattı. Yüzler Kulübü’nde artık sadece futbolcular değil, yüzünün değerini bilen futbolseverler de yer alabilecek.

Peki MACH3 Yüzler Kulübü erkeğini farklı kılan şey ne?

Bir erkeğin yüzü aynı zamanda onun kartvizitidir. MACH3 Yüzler Kulübü erkeği kusursuz bir sakal tıraşını kariyerinin önemli bir parçası olarak görür ve seçimini MACH3’ten yana kullanır. MACH3 Yüzler Kulübü erkeği aynı zamanda tarz sahibidir ve spora aşkla bağlıdır. Başarının detaylarda saklı olduğunu bilen MACH3 Yüzler Kulübü erkeği mükemmel bir sakal tıraşının keyfini MACH3 ile çıkarır.

MACH3 Yüzler Kulübü’nde erkekleri hangi sürprizler bekliyor?

Facebook Gillette Türkiye sayfasını ziyaret edip videosunu oluşturmaya başlayan futbolseverler MACH3 Yüzler Kulübü’ne ilk adımı atacak. Videonun içinde Ercan Taner’in hazırlayıp sunduğu 5’te 5 programına bağlanıp 5 soruyu cevaplayan MACH3 Yüzler Kulübü üyeleri, Gillette MACH3 tıraş seti, imzalı futbol topu ve isminin yazılı olduğu forma kazanma şansını elde edecek.

Henüz bitmedi!

Videonun sonunda bugüne kadar hiç unutamadığı efsane bir golden bahsedip MACH3 Yüzler Kulübü’nün büyük ödülünü kazanan üyeler, NTV stüdyolarına konuk olma ve Ercan Taner’in 5’te 5 programında özel misafiri olma şansını yakalayacak.

MACH3 Yüzler Kulübü, kendinden uzun süre söz ettirecek gibi görünüyor. Sen hala burada mısın? Haydi hemen Gillette Türkiye facebook sayfamızı ziyaret ederek videonu oluşturmaya başla ve Ercan Taner’in sorularını cevapla. Videonu arkadaşlarınla paylaşarak MACH3 Yüzler Kulübü’nün ayrıcalıklı dünyasındaki yerini al ve sana özel sürprizlerin keyfini çıkarmaya başla.

gillette 

 Bir bumads advertorial içeriğidir.

18 Kasım 2012 Pazar

EuroBasket 2013'te kuralar çekildi


4-22 Eylül 2013 tarihleri arasında Slovenya'nın ev sahipliğinde düzenlenecek olan 2013 Avrupa Basketbol Şampiyonası (EuroBasket 2013)'nın kuraları Slovenya’nın en ünlü turistik mekânlarından biri olan Postonja Mağarası’nda çekildi.

Çekilen kura sonucunda D Grubu'nda yer alan Türkiye; Rusya, Yunanistan, İtalya, Finlandiya ve İsveç ile mücadele edecek.

Avrupa Basketbol Şampiyonası'nda dört grup şu şekilde oluştu:

A Grubu: Fransa, Büyük Britanya, Almanya, Ukrayna, İsrail, Belçika
B Grubu: Makedonya, Litvanya, Karadağ, Bosna Hersek, Letonya, Sırbistan
C Grubu: İspanya, Slovenya, Hırvatistan, Polonya, Gürcistan, Çek Cumhuriyeti
D Grubu: Rusya, Yunanistan, İtalya, Finlandiya, TÜRKİYE, İsveç


Grup maçlarında ilk üç sırayı alacak olan takımlar çapraz eşleşme ile (A ile B - C ile D) bir üst turda tekrardan iki ayrı grupta toplanacak. İlk grup maçları sonunda alınan galibiyetlerinde taşınacağı bu üst tur grup maçları sonunda ilk dört sırayı alacak olan takımlar da kendi aralarında çarpraz eşleşme ile tek maç eleminasyon usulü maçlar oynayacaklar ve bu maçlar neticesinde son 2'ye kalan takım Avrupa'nın en büyüğü olmak için mücadele edecek.

Rakiplerimizi kısaca tanıyalım:


Rusya FIBA sıralamasında altıncı sırada bulunan Rusya Milli Takımı, 2013 yılında Slovenya’da düzenlenecek Avrupa Şampiyonası’na Olimpiyat Oyunları’nda yer aldığı için direkt katılma hakkını elde etti.

David Blatt’in ayrılması sonrasında henüz yeni bir antrenörle anlaşmayan Rusya Milli Takımı, son olarak 2011 yılında Litvanya’da düzenlenen Avrupa Şampiyonası’nda üçüncülük mücadelesinde Makedonya’yı 72-68’lik skorla mağlup ederek bronz madalyanın sahibi olmuştu. 2007 yılında İspanya’da düzenlenen Avrupa Şampiyonası’nda ipi göğüsleyen Rusya Milli Takımı’nın, toplamda dört madalyası bulunuyor.

Minnesota Timberwolves ile anlaşarak yeniden NBA’de forma giymeye başlayan
Andrei Kirilenko’nun liderliğini üstlendiği Rusya Milli Takımı’nın kadrosunda, Alexey Shved (Minnesota Timberwolves), Sergey Monya (BC Khimki), Viktor Khryapa (CSKA Moskova) ve Vitaly Fridzon (BC Khimki) gibi önemli isimler oynuyor.

Yunanistan
FIBA sıralamasında 4.sırada bulunan Yunanistan, Litvanya’nın düzenlediği 2011 Avrupa Şampiyonası’nda ev sahibine kaybederek turnuvayı 6.sırada tamamladı.

Ülkemizde bir dönem Anadolu Efes’i de çalıştıran Ilias Zouros’un baş antrenörlüğünü yaptığı Yunanistan, Litvanya’da düzenlenen 2011 Avrupa Şampiyonası’nda ev sahibi Litvanya’ya klasman mücadelesinde 73-69’luk skorla mağlup olarak turnuvayı 6.sırada noktaladı. Avrupa Şampiyonaları’nda iki altın, bir gümüş ve iki de bronz madalya alan Yunanistan, Londra Olimpiyat Oyunları’na ise katılamadı.

Panathinaikos’ta oynayan Dimitris Diamantidis ile Olympiacos’ta forma giyen Vassilis Spanoulis’in liderliğini üstlendiği Yunanistan Milli Takımı’nda Antonis Fotsis (Olimpia Milano), Georgios Printezis (Olympiacos), Kostas Papanikolau (Olympiacos) ve Sofoklis Schortsanitis (Panathinaikos) diğer önemli isimler arasında.

İtalya
Litvanya’da 2011 yılında düzenlenen Avrupa Şampiyonası’nda 17.sırayı alan İtalya, FIBA sıralamasında ise 21.sırada bulunuyor.

Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımımızın baş antrenörü Simone Piangiani’nin çalıştırdığı İtalya, Avrupa Şampiyonası Grup Elemeleri’nde A Milli Takımımız ile birlikte F Grubu’nda yer aldı. Mavi Beyazlılar, oynadığı 8 maçı da kazanarak turnuvaya katılma hakkını elde etti. Avrupa Şampiyonaları tarihinde iki altın, dört gümüş ve dört de bronz madalya kazanan İtalya, 2011 yılındaki organizasyonda ise Fransa, Sırbistan, Almanya, İsrail ve Letonya’nın bulunduğu B Grubu’ndan çıkamayarak elenmişti. İtalya, Londra’da düzenlenen Olimpiyat Oyunları’nda da yer alamamıştı.

Denver Nuggets forması giyen Danilo Gallinari, İtalya Milli Takımı’nın en önemli yıldızı olarak dikkat çekiyor. Andrea Bargnani (Toronto Raptors) ile Marco Belinelli (Chicago Bulls) Mavi Beyazlıların NBA’de forma giyen diğer dikkat çeken isimleri olurken, Stefano Mancinelli (Olimpia Milano), Luigi Datome (Virtus Bologna) ve Daniel Hackett (Mens Sana Basket) da kadronun önemli isimleri arasında.

Finlandiya
Litvanya’nın ev sahipliğinde düzenlenen Avrupa Şampiyonası’nda 9.olan Finlandiya, FIBA sıralamasında 48.sırada yer alıyor.

Henrik Dettmann’ın çalıştırdığı Finlandiya, 13 kez katıldığı Avrupa Şampiyonaları’nda herhangi bir derece elde edemedi. Finlandiya, 2011 yılında Litvanya’nın düzenlediği organizasyonda ise Makedonya, Yunanistan, Hırvatistan, Bosna Hersek ve Karadağ ile birlikte C Grubu’nda yer aldı. İki galibiyetle ikinci tura yükselmeyi başaran Finlandiya, Rusya, Slovenya ve Gürcistan ile birlikte mücadele etti ancak adını bir üst tura yazdıramadı.

Rusya’da BC Khimki’de forma giyen Petteri Koponen’in yanı sıra Finlandiya’da Hanno Möttöla (Tarpon Pojat) takımın en önemli oyuncuları arasında. Finlandiya Milli Takımı’nda ayrıca Shawn Huff (Kavala), Teemu Rannikko (Varese), Sasu Salin (Union Olimpija) ve Kimmo Muurinen (Frankfurt Skyliners) forma giyiyor.

İsveç
FIBA sıralamasında 65.sırada bulunan İsveç, 10 kez Avrupa Şampiyonaları’nda yer alırken önemli bir başarı elde edemedi.

ABD’li antrenör Brad Dean’in çalıştırdığı İsveç, Avrupa Şampiyonası Elemeleri’nde Almanya, Bulgaristan, Azerbaycan ve Lüksemburg’un yer aldığı B Grubu’nda ikinci sırayı alarak turnuva vizesi aldı.

En önemli oyuncusu Detroit Pistons kadrosunda yer alan Jonas Jerebko olan İsveç’in kadrosunda ayrıca, Joakim Kjellbom (BC Armia), Jonathan Skjödebrand (Hapoel Tel Aviv) ve Brice Massamba (Nevada) bulunuyor.

16 Kasım 2012 Cuma

Dario Saric, Fenerbahçe Ülker için İstanbul'da



1994 doğumlu Hırvat yıldız Dario Saric, Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımımız için İstanbul'a geldi. Saric, kulüp yetkilileri ile görüşüp antrenman programını takip edecek.

Avrupa basketbolunun gelecekteki en önemli yıldızlarından biri olmasına kesin gözüyle bakılan Saric ile beraber İstanbul'a gelen oyuncunun menajeri Robert Jablan, Hırvat basınına yaptığı açıklamalarda; "Sözleşme imzalamak için gelmedik. Saric bir Euroleague devinin nasıl çalıştığına, organizasyonunun nasıl yürüdüğünü görmek istedi. Kulüp de bizi buraya davet etti. Sözleşme için bir hazırlığımız olmadı. Saric, kulübün en önemli isimleriyle bir araya gelme fırsatını kaçırmak istemedi. Ancak bu görüşmelerin ardından bir sözleşme gündeme gelebilir" dedi.

Saric'in yanında menajerinin yanı sıra avukatı ve babası da bulunuyor.

Yıldız oyuncu ile Cedevita Zagreb ve Cibona Zagreb'in de ilgilendiği biliniyor. Eğer görüşmeler olumlu geçer ve anlaşma sağlanırsa Fenerbahçe Ülker, gelecek için çok doğru bir hamle yapmış olur. Görüşmelerin sonucunun ne olacağını hep bilikte bekleyip, göreceğiz.


Dario Saric kimdir?

Ülkesi: Hırvatistan
Doğum Tarihi: 8 Nisan 1994
Pozisyonu: Forvet
Başarıları:
- 2010 FIBA U-16 Avrupa Şampiyonası MVP'si (24.3 sayı - 11.5 ribaund - 5.8 asist)
- 2012 FIBA U-18 Avrupa Şampiyonası Şampiyonluğu ve MVP'si (25.6 sayı - 10.1 ribaund - 3.3 asist)

12 Kasım 2012 Pazartesi

Romain Sato: "Hayatımın en uzun gecesiydi"


Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımımız'ın deneyimli forveti Romain Sato, TBF'nin resmi yayın organlarından 20/10 Basketbol Gazetesi'ne röportaj verdi. İşte tecrübeli oyuncumuzun röportajının tam metni;

- Sondan başlarsak eğer; Euroleague’deki son maçında eski takımın Panathinaikos’a karşı oynadın ve önemli bir galibiyet aldınız. Senin için nasıl bir maç oldu?
Benim için değişik ve bir anlamda da duygusal bir karşılaşma oldu. Gerçi Panathinaikos’ta geçen seneden Kostas Tsartsaris ve Dimitris Diamantidis dışında kimse kalmadı. Takım halinde bir yapılanmaya gittiler ve tamamen yeni bir kadro oluşturdular ancak bütün bunlara rağmen yine de duygulanabiliyorsunuz. Sonuçta Panathinaikos benim zirveye çıktığım ve Euroleague şampiyonluğu yaşadığım takım ama insan karşısında sadece 2 tanıdık oyuncu görünce duygusallık seviyesi de ister istemez düşüyor.

- Şimdi de hikayenin en başına dönelim; 80’li yılların başında siyasi ve ekonomik sorunlar yaşayan Orta Afrika Cumhuriyeti’nde dünyaya gelen Romain Guessagba-Sato-Lebel, basketbolla nasıl tanıştı?
Ülkemde çocuklar belli bir yaşa geldiğinde ya futbol ya da basketbol oynar. Ben de önceleri futbol oynuyordum, sonra arkadaşlarım sayesinde basketbolla tanıştım. Sadece zaman geçirmek için kendime bir hobi edindiğimi zannediyordum çünkü basketbol topunu ilk olarak elime aldığımda 14 yaşımdaydım. O sıralar liseye başlamıştım, bir değişim programıyla Amerika’ya gitme şansı yakaladım. Ohio’daki Dayton Christian Lisesi’ne kaydolduktan sonra burada da basketbol oynamayı sürdürdüm. İşler değişmeye başlamıştı; eğer burada basketbol oynamaya devam edersem bana burs verebileceklerini söylediler. Ben de kabul ettim ve basketbol bir anda hayatımın ilk sırasına yerleşti.

- Ardından Xavier Üniversitesi’ne gittin ve 4 sene boyunca eğitimine devam edip diplomanı aldın. Okulu yarım bırakıp profesyonelliğe adım atmamanın özel bir sebebi var mı?
Evet var, anneme söz vermiştim. Okumam için çırpınan ve elinden gelen her şeyi yapan anneme karşı sorumluluklarımın olduğunun farkındaydım. Oraya gittiğimde ne pahasına olursa olsun okulumu bitirip, diplomayı elime alacağımın sözünü vermiştim. Bu nedenle Amerika’da asıl hedefim, okuduğum Uluslararası Ticaret bölümünden mezun olmaktı. Üç sene önce kaybettiğim annemin de dediği gibi eğer basketbolda başarılı olamasaydım, elimde bir diplomamın olması gerekiyordu. Aklımın bir köşesinde her zaman onun dedikleri vardı. Gurur duyabileceği bir evlat görmesi ve hayatını eğitimime adayışının karşılığını alması gerekiyordu. Bunu başardım ve onu utandırmadım.

- Ancak okulundan mezun olurken bir taraftan da basketboldan kopmamayı başardın ve 2004'te Spurs tarafından draft edilerek NBA’e adım attın. Her ne kadar bir maçta forma giymemiş olsan da 2005'in şubat ayına kadar Spurs’te geçirdiğin zamanı nasıl değerlendirdin?
Hem basketbola hem de hayat okuluna geç başlamış olmamdan dolayı Spurs’te geçirdiğim süreyi eğitimimin bir parçası olarak görebiliriz. Benim için draft edilmiş olmak bile büyük bir başarıyken bir de Gregg Popovich gibi bir antrenörle aynı ortamda bulunmak inanılmazdı. Spurs, bir insana basketbolun ne demek olduğunu anlatabilecek en güzel yer ve ben de bundan fazlasıyla yararlandım. Hiçbir maçta dakika almamış olabilirim ama onlarla beraber seyahatlere gidip antrenmanlara çıktım. Bu bile benim için yeterli ve sıradışı bir deneyimdi.

- Spurs’ten ayrıldıktan sonra kariyerin konusunda hiç ümitsizliğe kapıldın mı?
Umudumun tükendiği anlar olmadı değil ama ABD'de öğrendiğim en önemli şeylerden biri de profesyonelliğe bu şekilde adım atılıyor olmasıydı. Hala gençtim ve önümde uzun bir kariyerin olduğunun farkındaydım. Yine de büyük takımlar da bir sene boyunca hiçbir resmi maça çıkmayan bir adamı transfer etmek istemezler. Ben de İtalya 2. Ligi'nde oynamaya başladım ve burada kendimi gösterdim. Avrupa’yı tercih etmem hayatımda verdiğim en iyi kararlardan biriydi.

- Sicc Cucine Jesi’de göstermiş olduğun performans sana Barcelona’nın kapılarını açtı ama asıl parladığın takım bir sene sonra transfer olduğun Siena’ydı. Şimdiki antrenörün Simone Pianigiani ile orada büyük işler başardınız…
Evet, gerçekten kimse bizden art arda İtalya Ligi şampiyonlukları beklemiyordu. Yeni oyunculardan kurulu bir takımdık ve Pianigiani ilk başantrenörlük deneyimini yaşayacaktı. Hem bizim için hem de onun için zor bir durumdu. İlk yıl şampiyon olduktan sonra takım halinde iyice kenetlendik ve bundan daha fazlasını başarabileceğimizi anladık. Ardından 2008’de Euroleague Final Four’una kalmak da bizim için gerçekten büyük bir başarıydı. Öte yandan benim için de çok önemli bir 4 sene oldu. Siena’da Avrupa basketboluna iyice alışıp kendimi geliştirmeye devam ettim. Buradaki tecrübelerin meyvesini de Panathinaikos’ta Euroleague şampiyonluğu yaşayarak aldım diyebilirim.

- Peki, Fenerbahçe Ülker’in başındaki Pianigiani ile Siena’daki Pianigiani arasında ne gibi farklılıklar var? Antrenörünün kariyerinde geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsun?
Dediğim gibi; Pianigiani, Siena’nın başına geçtiğinde ilk defa başantrenör olarak görev yapacaktı ve çok gençti. Hem o hem de biz tecrübesiz sayılabilirdik. Bu nedenle birbirimizden çok şey öğrendik. Şimdi geldiği noktada fazlasıyla tecrübe kazanmış bir antrenör görüyorsunuz. Kendinden daha emin ve yere daha sağlam basan bir antrenör. Onunla ilgili değişmeyen iki nokta var. Birincisi Pianigiani’nin kazanma hırsı hiçbir zaman azalmadı. İkincisi ise hiçbir zaman çok çalışmaktan vazgeçmedi. Pes etmenin ne demek olduğunu bilmez. Ayrıca takımda bir kimya oturtmak için elinden geleni yapar. Herkesin aynı hedef doğrultusunda yürüdüğünden emin olmak ister. Bunlar Pianigiani için önemli noktalar.

- Senin Fenerbahçe Ülker’i tercih etmendeki sebepler nelerdi? Avrupa’nın en büyük kupasını da kazanmış bir oyuncu olarak Sarı-Lacivertli forma altındaki hedeflerin neler?
Öncelikle; İstanbul inanılmaz bir şehir. Burada, 20 milyonun üzerinde taraftarı olan Fenerbahçe gibi bir kulüpte forma giymek, NBA kalitesinde bir salona sahip olmak, binlerce kişinin önünde basketbol oynamak, onların desteğini arkana alıyor olmak… Bunlar gerçekten Fenerbahçe’yi tercih etmek için müthiş sebepler. Bu arada İstanbul’un inanılmaz bir şehir olduğunu söylemiş miydim? Buradaki hedeflerime gelince; tabii ki bütün kupaları kazanmak istiyorum. Daha önce Euroleague şampiyonluğu yaşamış olmak bu konudaki arzumu azaltmıyor. Forma giydiğim sürece içimdeki kazanma isteği devam edecek. Hedeflerimize tabii ki adım adım ilerleyeceğiz. Bir taraftan da Türkiye Kupası ve Beko Basketbol Ligi’ni de kazanmak için çalışacağız. Bunları yapmaya müsait bir kadromuz var. 

- Hayatın boyunca yaşadığın tüm zorlukları bir kenara koyarsak; Slovenya’da yaşanan pasaport krizi de seni fazlasıyla etkilemiş olmalı…
İnan bana çok zordu. Hayatımın en uzun gecesiydi. Beni sahte pasaport taşımakla suçlayıp gözaltına aldılar. Sahte bir pasaporta ihtiyacım olsa bunu Orta Afrika Cumhuriyeti’nden çıkarmazdım. Çoğu insanın bilmediği bir ülkeden sahte pasaport çıkarmak çok mantıklı değil sanırım. Ayrıca ben 8 yıldır Avrupa’da forma giyiyorum ve her ülkeye aynı pasaportla seyahat ediyorum. Bu olaydan önce buna benzer hiçbir şey yaşamadım. Önceki pasaportumun sayfaları dolduğu için ülkemden yenisini aldım ve çok kısa bir süre önce de ABD'ye gittem. Slovenya’da yaşananlar inanılır gibi değildi. Böyle şeyler söylemek istemem ama bence onların Afrikalı insanlarla bir sorunları var. Çünkü havaalanında bekletilen insanların neredeyse tamamı Afrikalıydı.

- Havaalanındaki polisler senin basketbolcu olduğunu biliyorlar mıydı?
Tabii ki, Fenerbahçe Ülker'in oyuncusu olduğumun farkındaydılar, zaten takım halinde giriş yapıyorduk. Asıl sorun oradaki polislerin ülkemi bilmiyor olmalarıydı. Bana “Orta Afrika Cumhuriyeti de neresi, böyle bir ülke mi var?” diye sordular. Hayatlarında ilk kez böyle bir pasaport gördüklerini söylediler. Ben de onlara gerekli açıklamaları yaptım ve buraya sadece maç için geldiğimi ve 24 saatten daha az bir süre kalıp döneceğimi anlatmayı denedim. Slovenya’ya ne sığınmak için ne de orada kalıp iş bulmak için gitmiştim ama polisler bana kaçak göçmenmişim gibi davranıp gözaltına aldılar.

- Ertesi gün mahkemeye çıkana kadar neler yaşadın?
Onlara bir yanlışlık yaptıklarını söylemeye devam ettim ama bunlar için mahkemeyi beklemem gerektiğini belirttiler. Sonra beni küçük bir odaya kapattılar. Odada küçük bir yatak ve tek bir sandalye vardı. Böyle bir durumda insanın gözüne uyku girmiyor. Mahkemeye çıkana kadar sandalyede öylece oturup bekledim. İlk kez böyle bir şey yaşıyordum ve gerçekten hiç kolay değil. Ertesi gün mahkemede haklı olduğumu görüp beni serbest bıraktılar ama bu benim için yeterli değildi. Bu konuyla ilgili yasal süreç de devam ediyor. Sonuçta yapılan bir yanlışlıktan dolayı o zorlukları ben çektim ve adım hiç istemediğim bir şekilde anıldı. Kimsenin “Sato sahte bir pasaportla yakalandı” şeklinde konuşmasına izin veremem.

- Biraz da ülkenden bahsedersek; neden Orta Afrika Cumhuriyeti’nden Sato dışında pek fazla basketbolcu tanımıyoruz? Hâlâ devam eden ekonomik ve politik sorunlar ülkedeki basketbolu nasıl etkiliyor?
İlk olarak; birçok insan Orta Afrika Cumhuriyeti diye bir ülke olduğunu bile bilmiyor. Onlara ülkemin adını söylediğimde sadece isminden Afrika’nın ortasında olabileceği sonucuna varıyorlar, o kadar. Çünkü bağımsızlığını geç kazanan ve gelişmeye yeni başlayan ülkemde basketbol adına büyük yatırımların yapıldığını söylemek zor. Bu nedenle Orta Afrika Cumhuriyeti’nden bir tek Sato adını duyuyorsunuz. Ben de elimden geldiğince her yerde ülkemi tanıtıp, elçiliğini yapmaya çalışıyorum. Birçok kişi beni Orta Afrika Cumhuriyeti’nin başbakanı olarak görüyor. Başbakan değilim belki ama iyi bir elçi olduğumu düşünüyorum ve bundan gurur duyuyorum.

- Forbes Dergisi’nin 2011’de açıkladığı listeye göre Orta Afrika Cumhuriyeti, dünyanın en mutsuz ülkesi olarak gösteriliyor. Sen bunun aksini sergiler gibisin…
Çok küçük bir ülkede, ekonomik sorunlar ve durmadan değişen yönetim nedeniyle insanların mutsuz olması doğal. Birçok şey yolunda gitmiyor, en önemlisi de ülkede büyük sağlık problemleri yaşanıyor. Çoğu Afrika ülkesinde olduğu gibi Orta Afrika Cumhuriyeti’nde de benzer sorunlar var fakat yavaş yavaş işlerin düzeleceği konusundaki inancım tam. Sporun da buna büyük katkısı olacaktır. Benim başardığımı birçok genç yapabilir ve onlar da kendilerine güzel bir gelecek sağlayabilirler. Sanırım şu anda dünyanın en mutsuz ülkesinin en mutlu adamıyım diyebilirim.

- Şu anda aktif basketbolcular arasından bir takım yaratacak olsan hangi oyuncuları seçerdin?
Listemin ilk sırasında kesinlikle Tim Duncan olurdu. Kişisel yakınlıklarımı da düşünecek olursam; Tony Parker ve Manu Ginobili’yi de takımıma alırdım. Tabii ki LeBron James, Kevin Durant ve Kobe Bryant’ı da seçerdim. Hepsi birbirinden iyi oyuncular. Avrupa’dan seçme işine ise hiç girmeyeyim çünkü sabaha kadar isim sayabilirim.

- Bir takımın genel menajeri olsaydın başantrenörlük görevine kimi getirirdin?
Tahmin edebileceğin gibi NBA’den ilk tercihim Gregg Popovich olurdu. Hala çalışıyor olsaydı Phil Jackson’ı da seçebilirdim. Avrupa’dan ise iki isim verebilirim; Simone Pianigiani ve Zeljko Obradovic.

- NBA’de desteklediğin takımı soracağım ama sanırım artık cevabını biliyorum…
Aynen öyle; San Antonio Spurs.

- Cevabını tahmin ettiğim başka bir soru daha; favori futbol takımın?
Listenin ilk sırasında tabii ki Fenerbahçe var ama ben genel olarak futbol izlemeyi çok seviyorum. Bu yüzden Barcelona, Real Madrid, Chelsea ve Manchester United gibi takımları da sayabilirim.

- En sevdiğin şehir?
Dünyanın birçok yerinde bulundum ve İstanbul’u da yeni yeni tanımaya başladım ama şu andaki tercihim sanırım Roma olur.

- Favori yemeğin?
Kebap ve pilav.

- Peki en beğendiğin film hangisi?
Rush Hour. Jackie Chan favori aktörüm.

- Müzikle aran nasıl?
Her şeyi dinlemeye çalışıyorum ama genel olarak dini müzikleri seviyorum.

- Kitap okumaya zamanın oluyor mu?
Çok fazla olmuyor ama hayata dair şeyler okumayı seviyorum. Çok bunaldığımda İncil’i okuyorum.

- Arabalara özel bir ilgin var mı?
Hayatta en kötü olduğum konulardan biri budur. Hiçbir aracı sürmeyi bilmiyorum.

- En sevdiğin renkleri sorsam?
Hem Siena hem de Panathinaikos’tan dolayı uzun bir süre yeşildi ama artık tamamen sarı ve lacivert.

- Basketbol dışında İstanbul’daki günlerin nasıl geçiyor?
Eşim ve üç çocuğumla ilgileniyorum. İki ve dört yaşlarında iki oğlum ve yedi aylık bir kızım var. Onlarla zaman geçirmeye çalışıyorum. Büyük oğlum şimdi okula başladı ve Türkçe öğreniyor. Sanırım Türkçeyi benden daha iyi konuşacak. Belki bana da yardımcı olur.

7 Kasım 2012 Çarşamba

Bo McCalebb: "Final Four'a kalacak potansiyelimiz var"


Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımımız'ın bu sezon başında Montepaschi Siena'dan transfer ettiği yıldız basketbolcumuz Lester Bo McCalebb, Alman spor sitesi Spox'un sorularını yanıtladı. Sitede yayınlanan Bo McCalebb röportajı şöyle:
 
Spox: Ekim ayının başlarında Boston Celtics'i devirdiniz. Oldukça sansasyonel bir galibiyetti. Sen de Rajon Rondo'ya karşı forma giymiştin. Bu başarılarla dolu yeni dönemin bir habercisi mi?

Bo McCalebb: Bunu söylemek çok güç. Celtics maçından sadece 3-4 gün önce toparlanıp, çalışmalara başlamıştık. Takım olarak nasıl oynayabileceğimizi kestirmeye çalıştık. Öncelikle bir takım gibi uyumlu oynamayı öğrenmemiz gerekiyor.

 
Spox: Partizan ve Siena ile Euroleague'de Final Four oynamıştın. Sence Fenerbahçe'de bu başarıyı tekrarlayabilecek misin? Romain Sato, David Andersen ve coach Simone Pianigiani ile birlikte Avrupa'nın en iyi 4 takımı arasına girebilecek misiniz?

Bo McCalebb: Kesinlikle bunu yapabilecek bir potansiyelimiz var ancak bunları konuşmak ve bu tip beklentiler içine girmek için henüz çok erken. Öncelikle neler yapabileceğimizi keşfetmeliyiz.
 
Spox: Fenerbahçe Ülker'e Pianigiani ile birlikte geldin. Bu senin kararında etkili oldu mu?

Bo McCalebb: Pianigiani kesinlikle İstanbul'a gitmem için büyük bir sebep oldu. Siena'dayken sadece oyun olarak değil, kişisel olarak da gelişimime büyük katkısı olmuştu. Son iki yılda kendimi çok fazla geliştirdim. O gerçekten harika bir insan.
 
Spox: İnanılmaz yeteneklerine karşın 1.83'lük boyun seni NBA'den uzak tuttu. Bu konuda ne düşünüyorsun?

Bo McCalebb: Zamanla bu problemi aşmayı öğrendim. Boyutlarının küçüklüğünü, tutkunun büyüklüğüyle örtebilirsin.

Spox: 2008 yılında Sacramento Kings ile Yaz Ligi'ne katılmıştın ancak sürekli benchte kaldın?
 
Bo McCalebb: Benim için oldukça zor zamanlardı. Bu tecrübenin ardından kendi kendime bir daha Yaz Ligi'ne gitmeyeceğime dair söz verdim. NBA'den minimum kontrat almak için kesinlikle değmez.

Spox: Avrupa'da yaşamak senin için neler ifade ediyor? Dünyayı dolaşmak senin için bir çocukluk hayali miydi?


Bo McCalebb: Avrupa'da yaşayacağımı hiç düşünmemiştim. Neredeyse bütün hayatımı New Orleans'da harcadım. Sonra birden Sırbistan'da oynamaya başladım. İlk haftalar gerçekten çok zordu ancak daha sonra kendimi rahat hissetmeye başladım. Sırbistan, İtalya, Türkiye derken Avrupa benim evim haline geldi.

Röportajın orijinal metni için; tıklayınız

5 Kasım 2012 Pazartesi

GameFest, Sony PlayStation’ın gerçekleştirdiği ilk resmi PlayStation festivali!


Oyun severleri ve eğlence tutkunlarını bir araya getiren Sony PlayStation GameFest, oyun dünyasının fantastik kurgusunu, parti atmosferiyle birleştiriyor. Ortaya oyun ve gerçeği bir arada sunan, şimdiye kadar hiç deneyimlenmemiş yeni bir eğlence anlayışı çıkacak.

Festivalin ilk akşamı elektronik müziğin başarılı ismi Bedük’le taçlanıyor. Bedük tüm oyun ve eğlence tutkunlarını şarkılarıyla coşturarak Sony PlayStation Gamefest heyecanını doruk noktaya taşıyacak.

İki gün boyunca başta FIFA 13 ve PES 13 büyük turnuvaları olmak üzere efsaneleşmiş ve yepyeni PlayStation oyunları katılımcıları birer GameFest tutkunu haline getirecek.

Kozlarını paylaşıp adını altın harflerle oyun tarihine yazdırmak isteyen futbol severler, PES 13 ve FIFA 13’te marifetlerini gösterecek. DanceStar Party Hits, Sports Champions 2 gibi PlayStationMove oyunlarıyla ve WipEout: 2048 ile PS Vita'da anlık yarışmalar düzenlenecek. Bütün PlayStation oyunlarının doyasıya oynanacağı eşi benzeri olmayan bir deneyim yaşanacak.

PES 13 ve FIFA 13 turnuvalarında ilk dörde girenler linkteki muhteşem ödülleri kazanacak!

http://www.playstationgamefest.com/index.php/app/awards

İki gün sürecek nefes kesen karşılaşmalar, fantastik anlar, Dinamo FM DJ’leriyle kesintisiz eğlence, üniversiteli amatör grupların canlı performansları ve profesyonel dans şovlar GameFest’i unutulmaz bir festivale dönüştürecek.

www.playstationgamefest.com
www.facebook.com/playstationtr
www.twitter.com/playstationtr

Bir bumads advertorial içeriğidir.

1 Kasım 2012 Perşembe

Basın Odası: Fenerbahçe Ülker 73-64 Panathinaikos


Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımımızın Başantrenörü Simone Pianigiani, THY Avrupa Ligi (A) Grubu'nda Panathinaikos karşısında alınan 73-64'lük galibiyetin çok önemli olduğunu vurgulayarak, ''Panathinaikos takımına karşı müthiş bir galibiyet aldık'' dedi.

Maçın ardından düzenlenen basın toplantısında, sakatlık sorunlarıyla girdiğimiz sezonda THY Avrupa Ligi'nde 4 maçta 3 galibiyetin iyi olduğunu belirten Simone Pianigiani, ''Bizim için çok önemli bir galibiyet. Zorlu bir gruptayız çünkü. Sezona sakatlıklar nedeniyle çok sorunlu başladık. Bu durumda geride kalan 4 maçta 3 galibiyet iyi bir şey. Kendi evinizde 3 maçla başlamak çok tehlikeli aslında. Bu avantajı kaybederseniz, deplasmanda daha zor oluyor. Çok anahtar bir galibiyet aldık'' diye konuştu.

Oyuncularımızın sistemi anlamaya başlamasından dolayı mutlu olduğunu da dile getiren Pianigiani, şöyle devam etti: ''Oyuncularımın artık sistemi biraz anlamasından mutluyum. Özellikle büyük bir takıma karşı oynadıklarında önemli bu. İlk 3 çeyrekte çok üreticiydik, enerjimiz yüksekti. Son periyotta enerji düşüklüğü oldu ama bu da çok normal. Dengeyi iyi sağladığımızı düşünüyorum. Son çeyrekte enerjimiz düştü. Bunun üzerinde çalışmamız gerekiyor. Oyuncular, 'maç bitti' psikolojisine girdiler ve hatalar yaptılar. Genel olarak Panathinaikos takımına karşı müthiş bir galibiyet aldık.''


Fenerbahçe Spor Kulübü Basketbol Şubesi Genel Koordinatörü Kemal Dinçer'de maçın ardından Fenerbahçe TV’ye açıklamalarda bulundu. Takımımızın istenilen basketbolu ortaya koyduğunu belirten Kemal Dinçer; "Öncelikle herkesi tebrik ediyorum. Hakikaten bir haftadır bu maça konsantre olduk. Toplantılarda antrenörlerimiz bu maçı düşünerek, oyuncularımızı hazırladı. İstediğimiz basketbolu ortaya koyduk. İyi müdafaa ve hücum yaptık. İyi oynadık. Sonlarda fark kapandı ama normaldir. Ben genel olarak mücadeleden memnunum. Panathianikos gibi büyük bir kulübü devirmek çok önemli. İki takım arasında da kalite farkı ortaya çıkıyor. İyi takım kurduk. Bu bağlamda hedeflerimiz de büyük" şeklinde konuştu.

Fenerbahçe Ülker Basketbol Takımımızın mücadele ettiği THY Euroleague A grubundaki tabloyu da değerlendiren Kemal Dinçer, "Bakıldığı zaman en zor gruptayız denebilir. Ama hedefimiz en üst seviyeye çıkmak. Her ribaundun, her sayının önemi var. Sürprizlere de açık bir lig ve grubun içindeyiz. Herkes tutunmaya çalışıyor. Real Madrid, Panathinaikos gibi büyük kulüplerle mücadele ediyoruz. Keza Khimki de sayı potansiyeli olan iyi bir takım. Her sayının önemi var. Aynı şekilde grubumuzdaki diğer Mapooro Cantu da büyük bir takım. Önümüzdeki maç Cantu ile oynayacağız ve kazanmak için oynayacağız. Her galibiyet büyük bir mutluluk. Çalışmalarımızın ürünüdür bunlar. Her gün biraz daha ileriye gitmek gerekiyor.  Daha iyi bir yere gidiyoruz ve daha da iyi olacağız" dedi.


Panathinaikos maçının ardından Fenerbahçe TV'ye açıklamalarda bulunun bir diğer isimde Fenerbahçe Ülker Takım Menajeri Serdar Apaydın oldu. Apaydın; "Genel olarak iyiydik. Son dakikalarda takım için biraz rahatlık söz konusu olabilir. Ama iyi mücadele ettik. Real Madrid maçına da kazanmak için çıktık ancak talihsiz bir şekilde kaybettik. Öncelikle McCalebb'in olmaması bizi üzdü. İhtiyacımızın da olduğu bir oyuncu. Ama genel olarak kontrol bizdeydi. Karşımızdaki sıradan bir takım değildi. Kazandığımız için mutluyuz. Biraz daha farklı bitsin isterdik ama sahadan galibiyetle ayrılmak bizi mutlu etti." dedi.